05 Aralık 2010

Porto Pazarlama A.Ş.


Gerek ekonomik, gerekse sportif başarı açısından; tarihiyle, kazandığı tonlarca kupayla, yıllardığı sürdürebildiği inanılmaz başarılı yönetim ve transfer politikalarıyla Portekiz'in en başarılı ekibi, Avrupa'nın da en iyilerinden birisidir Porto. 104 yıllık tarihinde 24 Lig Şampiyonluğu, 15 Portekiz Kupası, 2 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, 1 UEFA Kupası, 1 UEFA Süper Kupası, 2 Kıtalararası Kupa ve sayısız yerel kupalar ve şampiyonluklar yatar. 2003 ve 2004'te Mourinho önderliğinde üstüste kazandıkları 2 Avrupa Kupası'yla Avrupa futbolunda zirve yapmıştılar. Maalesef (!) bunların ardından bizim yönetimlerimizin ustalıkla başardıklarını gerçekleştiremeyip kulübü batağa sürükleyemediler aksine gittikçe güçlendiler, yükseldiler. Büyük bir cesaretle o dönemde kazandıkları paralara güvenip, o paraları olur olmaz yerlere saçmadılar. Çok başarılı bir oyuncu bulma, yetiştirme ve satma politikasıyla adeta güçlerine güç kattılar. İncelemeye aldığım son 7 yılda transferden kazandıkları para yaklaşık 390 milyon Euro. Harcadıklarını çıkarırsak yaklaşık net kazanç 210 milyon Euro. Şimdi, diyelim ki Portekiz bu konuda doğal bir avantajı var Brezilya ilişkisinden ötürü. Brezilya'lı oyuncuların ülkeden çıktığında ilk uğrak yeri olur genelde ve uyum sorunu yaşamazlar. Ayrıca rekabet ortamı çok yüksek olmadığı için 3 takım genelde kafaya oynar ve ellerindeki oyuncuları bu şekilde her sene Avrupa vitrininde kolaylıkla sunabilirler. Fakat diğer takımlara bakacak olursak, sistemin onlar için aynı şekilde işlemediğini görüyoruz. Aynı sürede Sporting Lizbon yalnızca 10 milyon Euro kazanabilirken, Benfica ise bu süreci 2 milyon zararla kapatıyor. Arada uçurumdan da öte farklılıklar var. Müthiş oturmuş bir sistemleri olsa gerek ki bu gidiş-gelişlerden takım neredeyse hiç etkilenmiyor. Son 8 yılda 6 şampiyonluk kazanmış bu takım. Şimdi, aşağıdaki tabloya bir bakalım. Son 7 yılda 10 milyon ve üzerine sattıkları oyuncularla ilgiler bazı veriler var. (Sadece 2006-2007 sezonunda önemli bir satış olmamış.)



Sattıkları oyuncular genelde 25-26 yaş civarı ve en az 3-4 sene takımda görev almış. Yani genç yaşta aldıkları oyuncuları sisteme çok iyi bir şekilde yerleştirip, onlardan 3-4 sene kadar faydalanıp, en güzel yaşta belki de daha onlardan elde edeceği çok şey olmasına rağmen gönül rahatlığıyla satabiliyorlar. Çünkü arkada sistemin parçası olmak için hazır bir şekilde bekleyenler var. Bunu biliyorlar. Bunu planlayıp, bunu amaçlıyorlar. Bu tesadüf, şans, kısmet değil. Güzel bir planlama, sabır, özveri gerektiren meşakkatli bir yol. Takımda şuan 30 yaş üzeri tek bir oyuncu var: 32 yaşındaki kaleci Helton. Onun dışında ciddi şekilde süre alan oyuncular arasında en yaşlısı 27 yaşında. Takımın yaş ortalaması 24, ideal 11'in yaş ortalaması 25. İşte bu sistem için uygun ortam bu. Başka türlü zaten bu kadar istikrarlı bir şekilde sürdüremezsin bu işi. Bu adamlarla başarılara koşuyorlar. Oyanayan, gelişen, tecrübe ve güven kazanan adamlar kendilerine kolaylıkla alıcı bulabiliyorlar. Önümüzdeki sezon muhtemelen Moutinho, Hulk ya da Falcao'dan en az birinin 20-25 milyona, belki de daha yüksek bir miktara satıldığını duyduğumuzda şaşırmayacağız. Keşke bizim topraklarımızda da çeyreğini dahi olsa uygulayabilsek bu anlayışın, güne yapışmayı bırakıp, geleceğe çalışabilsek... Bunun için yönetim, teknik kadro, taraftar, medya, federasyon vs. hepsinin el ele vermesi gerekir ki o da şuan, şu şartlarda biraz zor gözüküyor. Olsun, biz ( herhangi bir takım değil, genel anlamda) bu sene şampiyon olalım da, aldığımız parayla iki de yıldız getirtiriz seneye, nasılsa bu bizi 2-3 sene idare eder, gerisine sonra bakarız. Ne demişler: Gün ola, harman ola..!

2 yorum:

Jordi Metal dedi ki...

Benim listemde Parma önde :)

Ama tabi yazının yazıldığı tarihte önemli ben 2009'da böyle bir araştırma yapmıştım.

http://hakanbaysal.blogspot.com/2009/12/son-10-ylda-transfer-piyasasnn-kar-eden.html

franz dedi ki...

Parma'nın son 4 yılı biraz sıkıntılı. Benim baz aldığım gibi 2004'ten başlarsak Parma 43 eder ki 210 milyonun yanından bile geçemez ama özellikle 2001'deki Buffon'un önderliğinde gelen 96 milyonu kattığımızda Parma'nın da hiç fena değil hani :)