28 Şubat 2010

Galatasaray:4 Kasımpaşa:1 | Bir İhtimal Daha Var



Avrupa'ya vedanın ardından kalan tek ihtimali değerlendirmekten başka şansı kalmayan Galatasaray, Fenerbahçe'nin puan kaybetmesiyle daha da önemli hale gelen Kasımpaşa maçında uzun bir zaman sonra takım olarak beklenen performansı her anlamda sergiledi. Maçın hemen başında Kasımpaşa'nın ofsayt sebebiyle sayılmayan golü dışında etkili bir pozisyonu yoktu. Bunda Galatasaray'ın Arda önderliğinde ileride yaptığı presin büyük etkisi oldu. Kasımpaşa pozisyon hazırlığı aşamasında presle karşılaşınca ister istemez topu ayağında rahat tutamadı. Galatasaray'ın yakaladığı pozisyonlarda son paslarda yapılan yanlış tercihler olmasa ilk yarıda kopabilirdi maç. Ceza sahasına top taşıyan isimlerin Jo Alves ile henüz tam uyum sağlayamaması sıkıntı yarattı. Jo'nun sık sık yaptığı çapraz koşular, alan boşaltmalar bu sebeple etkili olmadı. Galatasaray'ın attığı ilk golde Jo Arda'ya yaptığı asist ile forvet oyuncusunun gol atmak dışında ne gibi yeteneklere sahip olması gerektiğini de gösterdi bizlere.

Sabri uzun zaman sonra kavuştuğu formasıyla futbol oynamayı ne kadar özlediğini hissettirdi. Kondisyon olarak hazır olması için biraz zamana ihtiyacı olsa da hırsından hiçbir şey kaybetmemiş. Yaptığı bambaşka ortada yine farketmeden bir gol bile atıyordu ki üst direk izin vermedi. Taraftarda maçtan sonra Sabri'ye üçlü çektirterek onu ne kadar özlediğini gösterdi. Giovani Dos Santos eski günlerde oynadığı futbolu tekrar oynayabileceğinin sinyallerini verdi. Orta sahadan aldığı toplarla yaptığı driplingler ile ceza sahasında yarattığı tehlikeler keyif vericiydi. Tabi bunda Kasımpaşa'nın kapalı futbol oynamaması sebebiyle yakaladığı boş alanlarda topla rahat hareket etmesinin de etkisi vardı. Yılmaz Vural'ın elinde bulunan kısıtlı kadroya rağmen rakip kim olursa olsun takıma karakterli futbol oynatmaya çabalayarak defansa kapanıp Çanakkale geçilmezi uygulatmaması keyifli bir maç izlememize olanak sağladı.






Keita'nın attığı ilk golü seyretmeyen varsa hiç vakit kaybetmeden bulup izlesin. O topa ondan başkası o şekilde vuramazdı. Oynadığı güzel futbolu 2'de güzel golle süsledi fakat sanki yaptığı yanlış pas tercihleri veya hiç pas vermemeyi tercih etmesi ile sanki biraz şahsi oynamaya meyillenmiş gibi hissettim.




Üç kulvarda başlayan mücadele tek kulvara inmiş durumda, şu an Süper Lig'in kendi evinde kaybetmeyen tek takımı olan Galatasaray 15 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet sonucu topladığı 50 puan ile lider durumda. Önümüzdeki hafta zorlu bir Eskişehir deplasmanı bekliyor Galatasaray'ı, ikinci sıradaki Bursa Diyarbakırspor deplasmanına giderken, üçüncü sıradaki Fenerbahçe Kadıköy'de Antalyaspor'u ağırlıyor. Bir ihtimal daha var o da şampiyonluk mu dersin?

Şişli ve Şili



Ntv grubunda önemli derecede editör eksikliği bulunuyor sanırım. Nedense internet sitelerinde hataların ardı arkası kesilmiyor. Gayet amatör bir şekilde yayın yapan bizler bile kılı kırk yararak yayınlıyorsak bir haberi koskoca NTV grubu bu kadar vurdumduymaz olmamalı. Buyrun diğer bir hata için söz Artemio Franchi'de...

Yuvaya Dönüş...

Tugay, Çarşamba gününden itibaren altyapının başına geçiyor, umarım bu görev dağılımı diğer oyuncular için de geçerli olur. Sağda solda yorumcu olmalarından daha iyidir bence...

27 Şubat 2010

Soğuk Rüzgarlar



John Terry & Wayne Bridge

Hafta Sonu Futbol Ekranı



27 Şubat Cumartesi
13:30 Kocaelispor-Altay / D Spor
14:45 Chelsea-Man City / Spormax
14:00 Bursaspor-Sivasspor / Lig TV
16:30 Mainz-Bremen / TRT 3
17:00 Watford-Newcastle / Futbol Smart
19:00 Kayserispor-Beşiktaş / Lig TV
19:30 Stoke City-Arsenal / Spormax
19:30 Leverkusen-Köln / TRT 3
21:00 Tenerife-Real Madrid / NTV Spor
22:00 Montpellier-Rennes / Kanal A
23:00 Barcelona-Malaga / NTV Spor
23:15 Leixoes-Benfica / RTP & SIC Internacional

28 Şubat Pazar
00:30 Santo Andre-Portuguesa / Spormax
13:30 Ajax-Ultrecht / Futbol Smart
13:30 Karabükspor-Konyaspor / D Spor
14:30 Rangers-Celtic / Euro Futbol
15:00 İBB-Fenerbahçe / Lig TV
15:00 Tottenham-Everton / Spormax
15:30 PSV-RKC Waaljik / Futbol Smart
16:00 Milan-Atalanta / NTV Spor
16:30 Hannover-Wolfsburg / TRT 3
17:00 Liverpool-Blackburn / Spormax
17:00 Aston Villa-Man United / Kanal A (Carling Cup-Final)
19:00 Galatasaray-Kasımpaşa / Lig TV
19:30 B.Munih-Hamburg / TRT 3
22:00 Santos-Corinthians / Spormax
22:00 PSG-Marseille / Kanal A
22:00 Atletico Madrid-Valencia / NTV Spor
22:15 Sporting Lizbon-Porto / Futbol Smart

1 Mart Pazartesi
20:00 Adanaspor-Bucaspor / D Spor

*

23 Şubat 2010

Bazen Sevinç Bazen Keder



"Bu sarımtrak iç lastiğinin ağaç direklerden çatılan bir dikdörtgene girmesi herkesi ya çok sevindiriyor ya da büyük bir hüzne boğuyor."

1896'da bir gazetecinin futbol hakkında söyledikleri

19 Şubat 2010

Atletico Madrid : 1 Galatasaray : 1 | La La La Lay Lay Lay




Pazar gecesi Atletico Madrid'in Barcelona'ya karşı oynadığı futbolu seyrettikten sonra açıkçası endişelenmiştim. Galatasaray defansının olur olmadık pozisyonlar vermesi, Atletico Madrid'in çok iyi kontra atağa kalkması kağıt üzerinde işlerin perşembe gecesi çokta iyi gitmeyeceğini işaret ediyordu. Fakat futbolun güzelliği tam da bu noktada başlıyordu. Her zaman her şey kağıt üzerinde gözüktüğü gibi gitmiyordu bu oyunda. Atletico Madrid'in Barcelona'ya ilk yenilgisini tattırmasının hafta içi Madrid basını tarafından fazlasıyla şişirilmesi, Madrid ekibinin konsantrasyonunu olumsuz yönde etkilemiş. Bunun üzerine Galatasaray'ın Avrupa maçlarında sergilediği farklı motivasyon geleneği de eklenince dün gece Vicente Calderon'dan çoğu kişinin ummadığı bir sonuç çıktı.

Maç her iki takıma da gidip gelse de Galatasaray ilk maç için gayet avantajlı bir skor elde etti. Reyes'in ilk yarıda attığı muhteşem frikik her şeyin beklendiği gibi devam edeceği düşüncelerine sebep olsada, Galatasaray demoralize olmadan, oyun disiplininden kopmadan oynayarak bu turu geçmeye ne kadar istekli olduğunu gösterdi. Son haftaların yükselişteki ismi Caner'in hatasının ardından gelen gol, Caner'in oyuna erken veda etmesine sebep oldu. Gayet yerinde bir müdahale yapan Rijkaard'a rağmen Dos Santos'un formsuzluğu oyuna pozitif yönden fazla bir etki etmedi. Rijkaard maç sonu yaptığı açıklama ile de Caner'in gönlünü almayı bildi. Bu kadar sakatlıkla uğraşılırken bu açıklama önemliydi. Caner'e daha çok ihtiyaç duyulacak gibi gözüküyor. Leo Franco'nun uzun zamandır beklenen şekilde bir performans sergilemesi, Neill'in 40 yıllık Galatasaraylı gibi oynaması, Servet'in Agüero'nun gölgesi olması, Keita'nın yer uçağı moduna geri dönmesi gecenin aklımızda yer eden güzellikleriydi. Ayrıca Madrid'in havasından mıdır suyundan mıdır bilmiyorum bu adamların yetenekli kaleci keşfetme , yetiştirme konusunda ustalıkları var. 19 yaşındaki David de Gea harikalar yarattı. Dualarımızın kabul olup sakatlanarak yerini Sergio Asenjo'ya bırakmasıyla oyunun rengi de değişti. İstanbul'daki maçta David de Gea'nın oynayıp oynamayacağı önemli bir etken, dualara ara vermeden aynen devam.





Her ne kadar alınan beraberlik avantaj olarak gözükse de asıl iş şimdi başlıyor. Atletico Madrid'in başına gelenlerin aynılarını Galatasaray'ın yaşama durumu var ki bu olumsuz bir durum. Hafta sonu oynanacak Beşiktaş derbisinde alınacak bir galibiyet sonucu, hafta içi Türk basınının aynı şekilde Galatasaray'ı şişirmesi durumunda rövanş maçı istenmeyen şekilde sonuçlanabilir. Galatasaray'ın önünde çok kritik iki maç var. Bu kısa zamanda aynı oranda motivasyon sağlamak, üst düzey performans göstermek kolay bir iş değil. Rövanş maçında Rijkaard'a büyük iş düşüyor. Kontra atak futbolunda başarılı olan Atletico Madrid'e karşı çok akıllı bir taktikle çıkarması lazım takımı. Kendi evinde diye saldırarak oynaması beklenmedik sonuçlara yol açabilir. İspanya tecrübesi sayesinde Atletico Madrid'i çok daha yakından tanıması da bir artı onun açısından. İlk maçta umutsuzdum avantajlı bir skor aldı Galatasaray, totemi bozmak olmaz. Sıradaki iki maç olan Beşiktaş ve Atletico Madrid maçlarından umutsuzum ben. Şimdi mikrofonlarımız İnönü'de, yürü be Galatasaray!




17 Şubat 2010

Laporta Başkan Seçilmeseydi...


"Dünya Kupası'nın ardından bir çok Avrupa takımının transfer listesindeydim. Ancak menajer kazığı yedim. Dil bilmediğim için karşı tarafla ne konuşulduğundan haberim yoktu. O dönem gitmeyi çok istedim ama bir türlü olmadı. Dönemin Barcelona teknik direktörü Antic, Laporta başkanlığa seçilmeseydi ben sezon sonu Rüştü ile birlikte Barcelona'da forma giyecektim"

Hasan Şaş

Kanal 24'te ki Güzel Oyun programından


Bir alt versiyonu için burdan buyrun:

"Sağda oynasam Cafu alınırdı"

Sen Var Ya Sen #6

Photo by Nina mb3 on photo.net

Jübile Yapmama Modası


Türkiye'de ilk jübile 1964 yılında Fenerbahçeli Lefter'e yapılmış. Kimler jübile yaptı Türkiye'de son zamanlarda diye düşünüyorum; Suat Kaya, Tayfur Havutçu geliyor aklıma, zorluyorum hafızamı Şifo Mehmet çıkıyor bir de aradan. Ayrıca Trabzonsporlu ALS hastası İsmail Gökçek için oynanan bir maç var jübile maçı adı altında sayarsak onu da. Unutmadan Oktay Derelioğlu'nu da ekleyelim listeye Beşiktaş'ın yaptığı jestle birlikte. Son zamanlarda ise yavaş yavaş kayboluyor sanırım bu moda. Futbolu bırakıpta jübile yapmayan Galatasaray kadrosundan ilk aklıma gelen isimler Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Hasan Şaş, Arif Erdem, Hakan Ünsal. Hepsi hatırı sayılır isimlerdi o dönemde fakat herhangi bir organizasyon yapılmadı bu isimler için. Zamanında helikopterle futbolcu indirirlerken sahaya şimdi niye böyle bir yol seçildi bilemiyorum. Belki bu tarz organizasyonlara gösterilen ilgisizlik sebebiyle, belki maç trafiğinin yoğun oluşu engel teşkil ediyor jübile organizasyonlarına. Bir de Tugay'ın son maçını düşünün herkesin suratında Tugay maskeleri. Türkiye'de kalsaydı saydığım isimlerden farkı olmazdı muhtemelen. Jübile yapılmayan isimler çoğu sefer dile getiriyor içlerinde ki burukluğu fakat nedense kulüpler bu aralar bu işlere hiç yanaşmıyor. Senelerini kulübüne, sırtına geçirdiği formasına verenlere son bir veda maçı yapmak çokta zor bir olay olmasa gerek, diğer türlüsü ise bana göre tam anlamıyla vefasızlık.

16 Şubat 2010

Yuh!



Armanın peşinde olmaya niyetlenmenin bedeli :

VIP Üst B-E: 550 TL
VIP Üst A-F: 450 TL
VIP Alt A-F: 250 TL
VIP Alt B-E: 320 TL
VIP Alt C-D: 400 TL
Numaralı Orta: 250 TL
Numaralı Kenar: 225 TL
Kapalı Üst: 250 TL
Kapalı Alt: 200 TL
Yeni Açık: 75 TL
Eski Açık: 75 TL
Rakip Takım (Eski Açık): 75 TL

Yuh demek geliyor insanın içinden sadece...

15 Şubat 2010

Ronaldo'nun Derdi



''İnsanlar beni havaalanlarında seviyor, statlarda ise bana hakaret ediyor"

Cristiano Ronaldo

* İspanyol El Mundo Gazetesi'ne verdiği röportajdan bir kesit



Abuk Subuk Vol.3

Photo by Cherlyn on photo.net

--Ulkem dizilerinin neden surekli salya sumuk icerikli olduguna hala anlam verebilmis degilim.Soyle eglenceli,neseli bir dizi yok yahu.Avrupa Yakasi vardi,o da bitti.Icimiz karardi,lutfen ama.

--Hayatimin degisilmezleri arasinda cok ciddi bir yere sahiptir berber koltugundaki uyku.Yerini hic birsey alamadi,alamaz da.Kisa ve oz,evet.

--Gecenlerde bir tanidigimiz ''Cin burcuna bakayim senin'' dedi.Sonuc olarak manda burcuymusum.Hic sasirmadim.Benim gibi sadece yeme-icme-yatma ustadi bi adamdan tazi burcu falan olmasi beklenemezdi.Normal burcum da aslan.Nasil uyum ama?

--Bankada guvenlik gorevlisi olmak icin ayrica bankacilik falan okumak gerekli midir acaba?Gittigim butun bankalardaki guvenlik gorevlileri biraz daha kassalar gisedekiler kadar bilgi sahibi insanlar.Yonlendiriyorlar,sorulara cevap veriyorlar,form doldurtuyorlar falan.Helal olsun.

--Calistigim yerdeki bayan arkadaslar benden cok futbol delisi.On numara iddia muhabbetleri,lig takipleri,mac skorlari...Bilgidin teknik analiz yapiyorlar.Takdir ve tebrik ederek izliyorum kendilerini.

--Bayan demisken,anlayamadigim bir nokta var kendileri hakkinda.Nasil oluyor da birbirilerini zaman farki olmaksizin--ayriliklari yarim saat de olsa 1 gun de olsa--her gorduklerinde sanki yuzyillardir gormemisler gibi hasret giderebiliyorlar?Biz yapsak kafadan gay damgasi yeriz ama onlarin dokunulmazligi var.Garip.

--Bir canli yayindaki sunucular ve konuklar mutemadiyen not alirlar,onlerindeki kagitlara o guzel kalemleriyle yazilar yazarlar.Cok merak ediyorum ne yaziyorlar acaba?Bir gun canli yayina katilirsam--studyo konugu olarak tabii,kim napsin beni--ordaki sunucudan rica edecegim onundeki kagidi.

--Isim geregi Uzak Dogulu insanlarla cok karsilasiyorum.Kendilerine sorma firsatim olmadi ama bilen biri varsa da aydinlatabilir.Neden her fotograflarinda zafer isareti yaparlar gulumseyerek?Neyin iddiasindasiniz kardesim?O kabile olarak bir yerden bir yere gitmenize hic birsey demiyorum zaten,o bambaska bir konu.

--Bu ust gecitlerde kullandiklari zemin kaplamasi nasil birseydir yahu?Yumusak,ustune bastikca insanin yuruyesi geliyor.Eve ondan kaplatsam mi acaba?Kiraya sayariz he ev sahibi.

--ITunes'iniz varsa bir radyo tavsiye edeyim,ordan dinleyin; RnB/Soul basligi altinda Groove Shakers Radio.Sahane sarkilar caliyorlar.

--Ordan bir sarkiyla kapatalim o zaman: Sly & The Family Stone-Medley sizler icin gelsin.

--Eyvallah.

Not:Yaklasik 1,5 aydir bir dogalgazi baglatamayan ve bize buz hanede yasamanin ne demek oldugunu yasatarak gosteren insaat sirketine saygi ve sevgilerimi sunuyorum.

14 Şubat 2010

Bana Aşkı Anlatabilir Misin Abidin?

Sukur Kavusturana...

Yaklasik 2 hafta once tasindigim yeni eve yerlesme surecim son asamaya geldi.Bugun de uzun ugraslar sonucu internet sorununu hallettim,tek eksik dogalgaz malesef,o da sali halloluyor insallah.TTnet'ten uzaklasip Superonline'e gecis yaptim,yakin zamanda fiber interneti kullanmaya baslayacagim.Mutluyum,evet.

Ulan internet sen nasil birseysin,kopamiyorum senden...

10 Şubat 2010

Lazio'da İşler Karışık

Kadrosunda Kolarov,Matuzalem,Ledesma,Zarate gibi önemli oyuncular barındırmasına rağmen ligde kötü sonuçlar alan Lazio'da işler karıştı. 400 civarında taraftar tesisleri basarak takımın antreman yapmasını engellemiş.Polis şimdilik 5 kişiyi gözaltına almış ayrıca 3 kişi hafif şekilde yaralanmış.


09 Şubat 2010

Son Söylenti Mark Hughes



Trapattoni, Hiddink derken şimdi bir de Mark Hughes ismi çıktı ortaya. Türk Milli Takımı teknik direktörlüğü için dolaşan söylentilerin sonuncusu oldu Mark Hughes. Manchester City'de göreve Roberto Mancini'nin gelmesiyle iki aydır boşta kalan teknik adamla Türkiye Futbol Federasyonu'nun irtibat halinde olduğu söylentileri dolaşıyor. Yılmaz Vural ardı ardına büyükleri devirirken sırada devireceği tek büyüğün 70 cl civarında olabileceğini düşünürken, bu hafta ki milli takımın yeni patronu manşetlerini az çok hisseder gibiyim.

Darth Vader Sen Mi Geldin?



Mevzu şudur ki CNBC-E bir Star Wars partisi düzenliyor onun tanıtımı için böyle bir işe girişmişler ortaya da bu fotoğraflar çıkmış. Canım Darth Vader ne hallere düşmüş.

Helikopter Robinho




Boşuna helikopterle indirmemişler adamı. Kalecinin kapadığı köşeden harika bırakıyor topu...

08 Şubat 2010

Bir Yanlışlık Olmasın?


Devre arasında herkes transfer diye bağırdı. Yapmadık. Çünkü Fenerbahçe formasını giyen her futbolcumuzun değerini biliyoruz. Real Madrid, Barcelona, Milan, İnter, Chelsea transfer yaptı mı!

Biz de yapmadık..

Aziz Yıldırım

(Akşam Gazetesi'ne yaptığı açıklamalardan bir kesit)


David Beckham- Los Angeles Galaxy ==> AC Milan

Goran Pandev- Serbest ==> Inter

Amantino Mancini- Inter ==> AC Milan

Gökhan Ünal- Trabzonspor ==> Fenerbahçe


Bu işte bir yanlışlık var ama ben çözemedim. Ya Aziz Yıldırım kendi dünyasını yaşıyor ya Akşam gazetesi ya da biz.




Kemik Sesleri



Mersey Nehri'nin civarından pazar günü gelen kemik sesleri.. Derbi her yerde aynı..

Yayın Haklarının Yeni Sahibi NTV Oldu

Milli Takım'ın  2012 UEFA Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu ve 2014 FIFA Dünya Kupası Eleme Grubu kapsamında evinde oynayacağı maçların yayın ihalesi bugün TFF'nin İstinye'deki merkez binasında yapıldı. Açık arttırma şeklinde  yapılan  ihalede NTV, 28 milyon 150 bin dolar teklif ederek yayın haklarınının yeni sahibi oldu. İhalede en önemli madde, maç yayını sırasında sanal ve bant reklam uygulamalarının yer almaması oldu.
Ayrıca TFF 1.Başkan Vekili Lutfi Arıboğan  yaptığı açıklamada "Önümüzdeki 4 yıl, milli heyecan daha geniş kitlelere ulaşacağı gibi Türkiye Futbol Federasyonu prodüksiyonu bizzat kendisi yaparak yayın sinyalini de kendisi üretecek. Bu girişimlerle seyir kalitesini yükselterek maç yayınsı sırasındaki ekran kirliliğinin önüne geçeceğiz." dedi. 

07 Şubat 2010

EURO 2012 Grupları


A Grubu: Almanya, TÜRKİYE, Avusturya, Belçika, Kazakistan, Azerbaycan

B Grubu: Rusya, Slovakya, İrlanda Cumhuriyeti, Makedonya, Ermenistan, Andorra

C Grubu: İtalya, Sırbistan, Kuzey İrlanda, Slovenya, Estonya, Faroe Adaları

D Grubu: Fransa, Romanya, Bosna Hersek, Belarus, Arnavutluk, Lüksemburg

E Grubu: Hollanda, İsveç, Finlandiya, Macaristan, Moldova, San Marino

F Grubu: Hırvatistan, Yunanistan, İsrail, Letonya, Gürcistan, Malta

G Grubu: İngiltere, İsviçre, Bulgaristan, Galler, Karadağ

H Grubu: Portekiz, Danimarka, Norveç, Kıbrıs Rum Kesimi, İzlanda

I Grubu: İspanya, Çek Cumhuriyeti, İskoçya, Litvanya, Liechtenstein


Daha ortada belirgin bir teknik kadro bile yokken yorum yapmak zor. Fakat şu saatten sonra Türkiye'nin hedefi illa ki her turnuvada yer alabilmektir. 2010 Dünya Kupası treni kaçmışken hemen arkasından gelecek Avrupa Şampiyonası'nıda kaçırmak büyük tantana çıkartır, bu sebepten yeni gelecek teknik ekibin takımı gruptan çıkararak turnuvaya katılmasını sağlamaktan başka şansı yok kalıcı olabilmek için. Grubun bir diğer güzelliği de deplasmanda sıkıntı çekeceğimiz bir takımın bulunmaması gibi gözüküyor. Bu avantajları değerlendirip Türk Milli Takımı gibi oynarlarsa şu gruptan çıkmamak için hiç bir neden yok.

Aile Saadeti


@ Sidney Havalimanı- Kewell Ailesi

05 Şubat 2010

Biz Senin Bu Halini Sevdik



Video : Gel Gidersin

Biz senin bu halini sevdik boş ver sen gündem yaratmak, manşette kalmak için çarpıcı açıklamalar yapmanın peşinde koşmayı..

Hafta Sonu Futbol Ekranı



5 Şubat Cuma
20:00 Beşiktaş-Gençlerbirliği / Lig TV
21:30 W.Breme-H.Berlin / TRT 3

6 Şubat Cumartesi
13:30 Bucaspor-Konyaspor / D Spor
14:45 Liverpool-Everton / Spormax
17:00 Man United-Portsmouth / Spormax
16:30 Wolfsburg-B.Münih / TRT 3
19:00 Kayserispor-Galatasaray / Lig TV
21:00 Barcelona-Getafe / NTV
21:45 Livorno-Juventus / NTV Spor
22:00 Rennes-Bordeaux / Kanal A
23:00 Real Madrid-Espanyol / NTV
23:45 Setubal-Benfica / RTP İnternational

7 Şubat Pazar
13:00 UEFA Euro 2012 Kura Çekimi / TRT 3
13:30 Samsunspor-Rizespor / D Spor
15:00 Trabzonspor-Manisaspor / Lig TV
16:00 İnter-Cagliari / NTV Spor
18:00 Chelsea-Arsenal / Spormax & Lider TV
18:30 Dortmund-E.Frankfurt / TRT 3
19:00 Fenerbahçe-Diyarbakırspor / Lig TV
20:00 Toulouse-Lyon / Kanal A
21:45 Fiorentina-Roma / NTV Spor
22:00 Santander-Atletico Madrid / NTV
22:00 Marseille-Valenciennes / Kanal A

8 Şubat Pazartesi
20:00 Altay-Karşıyaka / D Spor

*

04 Şubat 2010

En Değerli Kupa




Dünyanın en değerli kupası sizce hangi kupadır? En değerli kupa Rusya'da görücüye çıktı. Değeri tam 1 milyon dolar. Sebebine gelirsek top şeklindeki kupa 33,140 adet beyaz pırlanta, 10,728 adet siyah pırlanta ve 2.5 kg altından yapılmış. Kupanın as takım ve genç takımları oynadıkları liglere göre tabloda en iyi yere sahip olan takıma verilmesi planlanıyor. Futbolcular bu kupayla taraftara koşarsa neler olur düşünmek dahi korkutuyor beni.

Bizans Oyunu



Anadolu kulüplerinin taraftarları tarafından İstanbul kökenli üç kulübe yapılan bir yakıştırma "Bizans". Süper Lig şampiyonluklarının çoğunlukla bu üç takım arasında dönmesi sebebiyle Anadolu kulüplerinin başkaldırışının simgelenmesini hedefleyen bir yakıştırma. Bugüne kadar genelde sanal taraftar platformları üzerinden dillenen bu yakıştırmayı severek takip ettiğim, saygın bir yayın organının kapağında görmem gerçekten çok şaşırttı beni. Hiçbir basın ve yayın organında rastlamadığım bu yakıştırmayı kapakta hem de tırnak içerisinde insanın gözünün içerisine sokularak kullanılmasını yadırgadım açıkçası.

Four Four Two dergisinde Çimen İhtilalcileri başlığıyla Hilal Gülyurt tarafından kaleme alınan yazıda; Anadolu kulüplerinin Süper Lig'de dönem dönem yaşadıkları iniş çıkışlar, yakaladıkları başarılar, kılpayı kaçan şampiyonluklar gibi konular işlenmiş. Derginin içerisinde 6 sayfa ayrılan bu yazının hiçbir kısmında bu Bizans yakıştırması geçmiyor. Peki kapakta niye ihtiyaç duyulmuş buna? Amaç dikkat çekmek mi yoksa Anadolu takımlarının taraftarlarına şirin gözükmek mi? İstanbul takımlarının taraftarları arasında şampiyon bizden çıksında kim olursa olsun diye bir anlayış yok. Sonuçta herkes sene sonunda gönlünü vermiş olduğu takımın ipi göğüslemesini istiyor. İstanbul takımlarının farkı, Anadolu takımlarına göre daha büyük bütçelere sahip olmaları, bu yönde yatırım yapmaları, bunun sonucunda da bu doğrultuda daha iyi şartları barındıran tesislere sahip olmaları ve daha farklı kalitedeki isimleri transfer edebilmeleridir. Anadolu takımları ise daha amatör ruhla, daha sınırlı şartlarda mücadele etmektedirler. Hal böyle olunca da yakalanan çıkışta sağlanan motivasyon sezonun bütününe yayılamıyor ve şampiyonluk umutları maalesef başka yarınlara kalıyor. En son örnek verebileceğimiz takım Sivasspor. Son iki sezonda elde ettiği dördüncülük ve ikincilikten sonra bu sezon bulunduğu konum ortada. Dergideki yazıda Sivas'ada değinilmiş, fakat 2007-2008 sezonunda kendi evinde Galatasaray'a kaybettiği maçtan bahsedilmemiş. Şampiyonluk için uğraş veren takım kendi evinde ağırladığı diğer bir şampiyonluk adayını mağlup edemiyorsa sezon sonunda ben niye şampiyon olamadım diye hayıflanmamalıdır. Birde bizi şampiyon yapmazlar söylemleri var ki bence baştan şampiyonluğu kaybetmektir bu.




Ülkemizi Avrupa'da başarıyla temsil eden, Türkiye'nin adını dünyaya duyuran bu takımların böyle bir yayın organı tarafından Bizans olarak tabir edilmesi büyük talihsizlik. Bugün Süper Lig değer olarak Avrupa ligleri arasında ilk 6'ya girmişse, bu işin büyük kısmı İstanbul kökenli üç takımın yaptıkları transferler ve elde ettikleri başarılarla şekillenmiştir. Anadolu kulüplerinin gelişimi fazlasıyla hızlanmıştır. Hatta buralarda başarılar elde etmek amacıyla büyük yatırımlar yapmaktan çekinmeyen birçok insanlarda mevcut. Oynadıkları futbol hiçte hafife alınacak gibi değil. Fakat bu yapılan Bizans yakıştırması anlamsız. Lig ortada, maçlar ortada, sonunda sadece bir takım mutlu sona ulaşabiliyor. Başarmak için çıkacaklar, oynacaklar ve kazanacaklar hepsi bu kadar. Bunu başarmak kendi ellerinde fakat ilk iş herşeyden önce kendileri inanacaklar. Anadolu'da oynayan oyunculara dahi hedefleri sorulduğunda; önce İstanbul sonra Avrupa diye cevap veriyorlarsa, İstanbul'un yaratmış olduğu vizyonu göz ardı edemeyiz. Buna karşı çıkan, kabullenmeyen kişilere sormak lazım aslında kim Bizans? Ülkesini başarıyla temsil etmek isteyenler mi bundan rahatsız olanlar mı?

03 Şubat 2010

TK | Antalyaspor: 2 Galatasaray : 1 | Kanatsız Galatasaray



Bu kadar kadro genişliğine rağmen Galatasaray nasıl hiçbir şey oynayamadı hala anlam veremiyorum. Atılan golden sonra Galatasaray'ın tehlikeli denilebilecek bir tek atağı yok ilk yarının sonuna kadar. 2. yarının tehlikeli atak sayısı ise 3. Biri Elano'nun Dos Santos'un gazabına uğrayan pozisyonu, ikincisi Mustafa Sarp'a gelmek üzereyken Necati'nin kestiği pozisyon diğeri ise yine Mustafa Sarp'ın son dakikada ofsayta düştüğü pozisyon. Görünen o ki Sabri ve Hakan Balta bir an evvel dönmezse takıma, çok sıkıntı çekecek Galatasaray.

Oynanan 2 kupa maçında görebildiğim kadarıyla Ufuk'un en önemli eksi yanı sadece sol ayağını kullanabilmesi. Kaleciye dönülen toplarda topu düzeltip sol ayağıyla vurabilmek için vakit kaybediyor, rakip santraforun presiyle bu da tehlikeli olabilecek durumlara yol açıyor. Şimdilik herhangi bir sıkıntı yaratmadı ama fırsatçı herhangi bir forvet birgün affetmeyebilir. Neill'i çok beğendim takıma uyum sağladıkça daha da iyi olacağına inanıyorum. O kadar rahat ve sakin oynuyor ki cidden huzur veriyor insana. Son dakikalardaki Galatasaray yarı sahasındaki karambolde çok sakin bir şekilde topu sol kanada açarak ortamı rahatlatması mest etti beni. Hakan Balta ve Sabri'nin yokluğunda ki kanat oyuncuları solda Uğur ve sağda Emre Güngör olunca maalesef sıkıntılı bir gece yaşadı Galatasaray. Bu sıkıntı dalga dalga bütün takıma yayıldı sonuç itibariyle. Kanat bindirmeleri gerçekleşmeyince açıklarda oynayan Caner ve Barış yalnız kaldı. Onlar tek kalınca birebir Antalya defansıyla boğuşmaktan daha çabuk yoruldular ve oyundan düştüler. Ayhan Akman'a 90 dakika tahammül edebilmek gerçekten sabır isteyen bir olay. Birileri sık sık Ayhan'a takımın hucüm yönünü hatırlatmalı. Kontra atağa kalkacakken topu alıp düzeltip geriye ceza sahası içeresindeki adama vermekte neyin nesi? Nasıl bir mantıktır bu nasıl bir futbol anlayışıdır. Jo sırtı kaleye dönükken arkadan bindiren ofansif orta saha oyuncularına çok güzel paslar dağıtıyor ve hemen arkasından boşada kaçarak tehlike yaratıyor. Eğer 32. dakikada sakatlanıp çıkmasaydı Galatasaray adına daha farklı bir skor olabilirdi bu gece. Bahsi geçmeyen Mustafa Sarp, Servet ve Arda ise her zamanki çizgilerinde ellerinden geleni yaptılar. Mustafa Sarp'ın Ayhan'la birlikte oynaması her ne kadar kendisi için bir dezavantaj oluştursada çok çalıştı orta sahada. Ayrıca oyuna sonradan giren Elano çok istekli gözüküyordu, fakat ne bir şey yapacak vakit ne de istek vardı sahadakilerde. Gelelim sona sakladığımız Dos Santos'a, sergilediği performansa bakarak uyum süreci için zamana ihtiyacı olduğuna inanmak istiyorum . Fakat saha içerisinde nerede duracağını bilmemek bir uyum sorunu mudur kafamı kurcalayan kısım bu. Verdiği paslardan sonra çakılı kalarak pas verdiği kişiyi izlemesi ve Elano'nun tam gaz ceza sahasına girdiği pozisyonda, Elano'nun önüne çıkarak pozisyonu berbat edişi biraz korkuttu beni açıkçası. Çok istekliydi fakat farklılık yaratacak birşey yapmadı 60 dakika oyunda kalmasına rağmen. Çok düz ve sade oynadı, ayrıca son vuruşları fazlasıyla etkisizdi. Forvetsiz ve kanatsız Galatasaray doğru düzgün pas yapamadı, haliyle pozisyonda üretemedi. İlk yarı ve ikinci yarının ilk 15 dakikası topa sahip olma oranlarında Antalyaspor'un üstünlüğü Galatasaray'ın ne durumda olduğunu gayet net bir şekilde gözler önüne seriyordu.





Antalyaspor gerçekten çok istekli ve güzel oynadı. Sahadaki herkes iyi bir sonuç alabilmek için arzuluydu. 90. dakikada bile orta sahada çatır çatır pres yaptılar. İlk golde şanslarının da biraz yardımı olsa bile Djiehoua'nın pozisyon takibi ve bitirişi güzeldi. Necati'nin attığı gol ise nasıl bir motivasyonla sahada olduğunun göstergesiydi. Eminim daha farklı hazırlanıyor Necati Galatasaray maçlarına. Aynı Necati'nin defansta kestiği topu da göz önüne alırsak demek istediğim anlaşılacaktır. Bugüne kadar Necati kaç maçta defanstan top çıkarmıştır? Attığı gol ofsayt mıydı değil miydi diye yorum yapmak isterdim ama maalesef TRT henüz ofsayt kamerası koyacak kadar teknoloji ile tanışmamış olduğu için birşey göremedik. Ve o pozisyonda Süper Lig yayın ihalesini Digiturk kazandığı için bir kez daha şükrettik. Ayrıca Ömer Üründül'ün "Raykard" deyişi hala kulaklarımda çınlıyor. Hem ses hem görüntü olarak benden iyi not alamadı TRT.



Jo'nun Avrupa maçlarında oynamayacak oluşu Galatasaray'a büyük sıkıntı yaratacak gibi gözüküyor. Dos Santos şu performansıyla etkili olamaz, Arda'nın da aynı şekilde kaybolacağını düşünüyorum forvet hattında. Atletico Madrid maçlarına kadar bir çare bulunmazsa bu duruma Avrupa'ya veda kaçınılmaz olur.

Bekliyoruz...

Mart'i bekliyorlar,bekliyoruz,bekliyorum...

02 Şubat 2010

Yaşasaydı 74 Olacaktı



2 Şubat 1936'da İzmir'de doğan Metin Oktay yaşasaydı bugün 74 yaşında olacaktı...


“Formaya..Armaya ..
Sevgiden..Saygıya..
İnsanlığa kardeşliğe dair aklınıza ne gelirse...
Ne düşünürseniz..
Bir Metin Oktay dersiniz..
O size verir her istediğinizi..
Her beklediğinizi.
Her sevdiğinizi..
Galatasaray’a dair..
Futbola dair..
Sevgiye dair..”


Kalbimizde Nice Yıllara Taçsız Kral

Ama O Metin Oktay'dı





Geçen günlerde bir amca bana 'Metin Oktay, ona vuranların kafasını okşardı. Sen 22 yaşındasın, yavaş yavaş olacak' dedi. Kesinlikle doğru söylüyor, ama o Metin Oktay'dı. Metin Oktay bir tane, bir daha da gelmez.''

Arda Turan

The Ahmet Çakar Show




"Erman Toroğlu olmasa da ekranlarda show daima devam eder."

Yersen



Digiturk Süper Lig yayın ihalesini alabilmek için 321 milyon doları gözden çıkarınca garip olaylarda ortaya çıkmaya başladı. İlk olarak 2 köşe yazarımızın bahsettiği yazılardan başlayalım. Cem Dizdar ve Kanat Atkaya birer gün arayla ikisi de hemen hemen aynı şeylerden bahsetmişler ki zaten birbiri ardına gelişiyor olaylar.

Digitürk'ten 24 liralık indirimi nasıl aldım?

Hesabını kitabını bilenlerden olmadığım için kredi kartı ekstrelerini inceleme huyum yoktur. Ama aksilik ya son gelene göz atacağım tuttu. Otomatik ödemeye bağladığım harcamalarımdan Digitürk
üyeliğimin karşısında 103.99 TL yazdığını görünce hani derler ya, 'kan beynime sıçradı'.
Yapıştım telefona. Karşımda sesinden anlayabildiğim kadarıyla 20'li yaşların sonlarında bir kadın. Tahmin ediyorum ki, kendi de sesi gibi yumuşak, iyi huylu biri.
Adını söyledi ama şimdi hatırlamıyorum, sordum 'sarı çiçeğe', "Nedir bu para?" diye. Dedi ki, "Cem bey, siz 'süper paket' üyesisiniz. Aralık'ta fiyatlara zam geldiği için sizin 93.80 lira olan üyelik bedeliniz de 103.99 liraya çıktı."
Karadenizliyiz, denizimiz gibi çabuk parlar çabuk söneriz. Parladım... "İnsan zam yapınca bunu haber vermez mi? Bir telefon açmak yok mu müşteriye" dediğimde yumuşak sesli kadın tane tane anlattı; "Cem Bey, zam yapıldığı bilgisi o ay gönderilen faturanızda belirtilmiştir." İkna olmaya niyetim olmadığından ateşim hafiften yükselmeye, tansiyonum çıkmaya başladı.
Kibar fakat kararlı bir dille anlatmaya başladım; "Hanımefendi, zamdan haberi olmayan ve olsa da bunu kabul etmeyecek biri olarak kendimi 2 ay kazıklanmış sayıyorum. Üyeliğimin devamı için zammı geri alın ve aldığınız farkı geri ödeyin. Yoksa yarın izinliyim. Birini gönderip dekoderi de, onu çanağa bağlayan kabloyu da varsa bana ait bir çanak onu da alıp götürün. Bu parayı ödemeyeceğim. Ben her faturanın dibindeki bilgiyi satır satır okumak zorunda mıyım? Otomatik ödediğim için faturaya bakmam bile. Apartman kapısı altından atılan, elime geçip geçmediği bile belli olmayan bir belgeyle gönderilmiş zam haberinin hukuki bir değeri olur mu?" Konuştukça açıldım, açıldıkça konuştum.
Ve... Karşıdan hiç beklemediğim ve beni iyice çıldırtan o öneri geldi. İyi huylu ses, "Cem bey şöyle yapalım. Siz bir yıl boyunca üyeliğinizi taahhüt edin ayda da 93.80 lira ödersiniz." Bunu duyunca alnımın ortasındaki o görünmez tel aniden koptu. "İyi de ben bu indirimden şu konuşmayı yapana kadar neden haberdar değildim. Evet, teklifi kabul edeceğim ama sizi aramasam bundan haberim olmayacaktı."
Haliyle karşı taraf yelkenleri indirdi. Mücadele ederek hak kazanmış birinin huzuruna kavuştum ama işin peşini bırakmaya da niyetli değildim. "Hanımefendi, bir yıl üyelik taahhüdünde bulunuyorum ancak iki ay fazladan ödediğim o yaklaşık 20 lirayı da geri istiyorum. 'Cem Dizdar'a bu ay gidecek faturadan o 20 lira düşülecek' diye oraya not alın lütfen!"
Huzurlu ses, "Efendim biz onu yapamıyoruz" karşılığını verince "O zaman telefonumu verin hukuk bürosundan bir arkadaş beni arasın" diyerek karşılıklı iyi dileklerle telefonları kapattık.
Yaptığım ikinci konuşma, hiç çaktırmadan bir 'toplumsal kazıklanma' vakalarından birini de ortaya çıkardı.
Arayan ses tıpkı ilki gibi 'iyi huylu'ydu. Ancak bu erkekti ve efendi bir insanın tonu vardı sesinde. Onun da maalesef adını unuttum. Aramızda üç aşağı beş yukarı şuna benzer bir konuşma geçti...
- İyi günler Cem Bey, ben Digitürk finans bölümünden ......... Nasıl yardımcı olabilirim?
- Daha önce konuştuğumuz arkadaşa taleplerimi iletmiştim. Sanırım konuşmalarım orada kayıtlıdır. Bir daha uzun uzadıya tekrarlamayayım. Oradan dinler, sıkıntımı öğrenirsiniz...
- Anlıyorum efendim ama...
(Bunun üzerine kısa bir özet yaptım)
- Şimdi mesele şu. Evet, bir yıllık üyelik garantisi veriyorum. Ayda 93.80 lira ödeyeceğim ama o arada ödediğim 20 lirayı gelecek faturadan düşeceksiniz...
Şimdi sıkı durun...
Ya azimli ve kararlı duruşum için bana bir kıyak yapıldı, ya ses tonumun ikna ediciliği karşı tarafta şahsıma karşı bir hüsnüniyete neden oldu ya da zaten var olan ve "Alın kardeşim dekoderinizi çıkıyorum Digitürk'ten. Maçları da gidip kahvede/meyhanede izlerim artık" diye aba altından sopa gösteren herkese yapılan yapıldı.
- Cem Bey, şöyle yapalım. Siz bir yıllık taahhütte bulunun ben de sizi 79.90 liralık pakete sokayım. Böylece fazladan ödediğiniz parayı da size geri ödemiş olalım.
- Tamam kabul ediyorum ama şimdi size sorarım, bu adil bir ticaret mi? Kredi kartı ekstresine bakmayıp sizi aramasam her ay 24 lira kadar fazla ödeyeceğim. Bu da yılda nereden baksanız 290 liraya yakın para eder.
- Evet efendim.
- Peki benim durumumdaki insan sayısı 200 bin kişi olsa... Bu da toplamda 200 bin çarpı 290 lira değil midir?
- ???????
Durumum gösteriyor ki, Digitürk yöneticileri sanki futbol yayın ihalesi girmeden önce 'ince bir hesap yapmış' gibiler. Benim gibi 'geç uyanan'ların sayısı ne kadar kabarıksa, ki kime sorduysam hiçbiri kaç para ödediğini bilmiyor, ‘havadan’ gelen para da aynı oranda artacaktır... Eeee, Allah bereket versin.

Cem Dizdar
30.01.2010- Milliyet



Bugün size biraz para kazandırabilirim

BUGÜN pazar. Bankalar, piyasalar, nöbetçiler dahil döviz büroları bile kapalı fakat ben size biraz para kazandırabilirim.

Aslında parayı kazandıran kişi dostum Cem Dizdar sayılır; beni uyandıran da o oldu derin gaflet uykusundan.

Malum, Turkcell Süperlig'in yayın hakları için düzenlenen ihaleyi çullu çulsuz hepimiz heyecanla seyrettik.

Olaylar gelişirken önce “Bu artışlar bize fatura, otomatik ödeme, ek hesabın eksiye evrilmesi şeklinde dönecek” paniği yaşadıysam da bir süre sonra iki tek atmış Türk özgüveniyle “Nasıl olsa biz ödeyeceğiz, namımız yürüsün, arttır Ufuk Bey!” noktasına geldim.

İhale bitti, yeni fatura için yeni sezonu bekliyoruz.

Meğer yeni fatura gelmiş bile.

Otomatik ödemede takip etmeyebiliyor insan, Cem'in gözüne takılacağı tutmuş.

Bana “Sen de ara, düşüyor fatura” talimatını o verdi. Aradım ve “Arkadaşım söyledi, faturaya bakmak istiyorum” gibi tuhaf bir cümle kurdum.

Karşımdaki yetkili 1 yıl taahhüt etmem durumunda faturamın ayda 10 lira civarında düşeceği bilgisini verdi.

“Bu kadar mı” diye sordum, bu kadarmış.

Digiturk'e bir gıcığım yok, aldığım hizmete 10 üzerinden 7 veririm, 8'i zorlarım.

Faturalarda bu durumu belirten bir not da bulunuyormuş.

Fakat faturaya baksam bile asla küçük harfli bölümleri okumuyorum, sıkılıyorum.

Zaten büyük ihtimal sıkılıp okumayalım diye o kadar küçük yazılıyor.

Neyse...

Yani demem o ki; Sayın Karamehmet sakin bir insansınız, bu yazıyı okuyup, yumruğunuzu ufuk çizgisine doğru sallayarak “Kanaaaat! Bitttin seeeeen! Pazar pazar bana para kaybettirdin, pis örgütçü abone!” diyeceğinizi sanmıyorum.

Gazetecinin görevi de vatandaşı uyandırmak.

Neticede sevgili okur... Bir telefon açıp, yıllık hesap yaparsak 120 TL kazanmış oldum.

“Züğürt tesellisi” mi dersiniz, telefona koşup Digiturk santralinde yığılma mı yaparsınız, orası size kalmış.

Bu devirde günde 120 TL kazandıran başka köşe yazarı da bulunmaz, ona göre...

Haydi kârlı pazarlar.

Kanat Atkaya
31.10.2010-Hürriyet


Durum böyle arayıp bir sene
taahhütte bulunursanız indirimli fiyatlar alabiliyorsunuz. Peki bu fiyatlar kime göre indirim neye göre indirim. Cem Dizdar 24 liralık indirim yaptırdığını söylüyor, kazandığı para senelik 288 TL. Kanat Atkaya 10 liralık indirim yaptırabilmiş söylediğine göre senelik kazanacağı para 120 TL. Arayınca alınacak indirim duruma göre değişiyor mu? Belli bir tarifesi yok mu bu işin.. Yersen mi yapıyorlar yoksa müşteriye. Eşit şekilde, aynı şartlarda verilecek hizmetten çok 321 milyon doları toparlama telaşı mı var ortada? Cem Dizdar'ında söylediği gibi bu işten haberi olmadan tıkır tıkır fatura ne gelirse ödeyen sayısı hiçte azımsanmayacak kadar fazladır.

Sen Var Ya Sen #5

Tabii ki Ordem e Progresso...

Hani Derler Ya...

Allah tepenizden baksin,sizi nasil biliyorsa oyle yapsin diye...Aynen oyle...

Güneş Gözlüklerimiz Nerede?


Fotoğraf karesi şahane. Buna benzer bir duruma 2003 yılında Olimpiyat Stadı'nda oynanan 2-2 biten Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde düşmüştüm. Saat 16.00'da başlayan maçta ilk 45 dakika sonunda su istemeye mecali kalmamıştı kapalı tribünde bulunan insanların. Meğer o inceden inceye gelen güneş ne de güzel çarpıyormuş adamı. Kendimden biliyorum şu karede gözüken insanların çoğu güzel bir şekilde kızararaktan pancar misali dönmüştür evlerine. Fotoğrafın yerini yurdunuda bildirelim : Anfield ve Liverpool taraftarları.

01 Şubat 2010

Adamsın Sipsi





“Barcelona bana dese ki 'Arda'yla Messi'yi takas edelim' ben şahsen kabul etmem"

Hıncal Uluç