28 Eylül 2010

Galatasaray-Fenerbahçe A2 Derbisi


Bugün biraz boş vaktim olunca böyle bir fırsatı kaçırmak istemedim. Daha önce de birkaç defa niyetlenmiştim A2 takımını izlemeye ama kısmet derbiyeymiş. Evde yattığım yerden keyifle ve heyecanla izledim maçı. Genç takımları, alt lig takımlarını, futbolun biraz daha amatör o halini izlemekten, takip etmekten gerçekten büyük zevk alıyorum. Arda ve Baros da sahada izleyenler arasındaydı bu arada bazı yöneticilerle birlikte. Onların dışında bazı başka oyuncular da uğradılar arada. Sanırım idman saatiydi ve Arda'yla Baros sakat olduğu için erken bitirdiler. Onları orada gençleri izlerken görmekten memnun oldum ben. Eminim gençler çok daha fazla sevinmiştir. Galatasaray maça şu 11 ve dizilişle başladı.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Emirhan Ergün


Y. Onur Arıkan Ahmet Kesim Sinan Osmanoğlu Berk Neziroğulları

Cumhur Yılmaztürk (Kaptan) Emre Yüksektepe
(Musa Çağıran dk.68)

M. Caner Öztürk Emre Çolak Caner Öztel
(İbrahim Selen dk.56)

Anıl Dilaver
------------------------------------------------------------------------------------------------


Maça çok baskılı başladık. İlk 20 dakika özellikle oldukça istekli ve etkiliydik. Takımın genel yapısını, oynamak istedikleri oyunu beğendim diyebilirim. Bir kere takım fiziki açıdan çok iyi durumda bence. Oyuncuların fiziksel gelişimleri iyi yolda ve hemen hemen hepsi oynadıkları bölgenin gerektirdiği yapıya ve özelliklere sahipler. Oyunun genelinde her hattıyla hücumu düşünen, yerden, ayağa, hızlı oynamaya çalışan bir takım. Mutlaka ki oyundan koptukları, bekleneni uygulayamadıkları anlar oluyor fakat genel yapı ve düşünce doğru yolda. Emirhan topu eliyle hızlı bir şekilde beklere aktararak oyunu başlatmaya çalıştı. İkinci yarıda biraz fazla uzun top attı ama belki de kenardan öyle bir müdahale gelmiştir.

Sinan 1.95 veya daha da uzun boyuyla zaten havadan geçit vermiyor. İkili mücadelelerde de fiziğini çoğunlukla çok iyi kullandı. Ayrıca onun bu özelliği hücumda da çok iyi bir silah takım için. Duran toplarda çokça pozisyon buldu bugün. Belli ki idmanlarda onun üzerinden duran top çalışması yapıyorlar. Benim asıl değinmek istediğim konu ise Sinan'ın kendi fiziğinde bir stoperden bana göre çok üstün olan pas yeteneği ve soğukkanlılığı. Çok sakin ve bilinçli bir duruşu var sahada. Stoper mutlaka ki çoğunlukla defans oyuncularıyla paslaşır fakat Sinan ileriye de rahatlıkla aktarabiliyor topu. Yan paslarda ve ileri oynadığı anlarda bile neredeyse hiç pas hatası yapmadı. Ayrıca sağ ayağını kullanmasına rağmen birisi oldukça uzun olmak üzere sol ayağıyla attığı iki güzel pas da gözümden kaçmadı. İlk kez Skibbe döneminde hazırlık kampında izlediğim bu upuzun fakat cılız, hafif kambur çocuk her açıdan çok geliştirmiş kendini. Çok uzun sürmez uzun stoper kontenjanından A takımda yer bulur gibi geliyor bana. Gökhan abisinin yerine falan.


Bekler de sürekli aktif olarak oyunun içindeydi. Hatta biraz Balta-Sabri tadı vardı. Berk biraz daha defansif bir bekken, Onur daha çok bir açıktan devşirme arka kanat gibi. Maç boyunca durmadan bindirdi fakat son toplarda kesinlikle en az Sabri kadar kötüydü. Çok pas hatası yaptı ve ortalarının büyük çoğunluğu yerini bulmadı maalesef. İlginç bir özelliği de oldukça uzun taçlar atabilmesi. Spiker de Delap örneğini verdi zaten o taç kullanırken.

Kaptan Cumhur geriden topları ilk çıkaran adam. Sorumluluk almaktan çekinmemsiyle, mücadelesiyle, oyunu yönetme yetisiyle takımın en önemli isimlerinden birisi. A takımda geleceği olabilecek ilk oyunculardan. Yanında oynayan Emre Yüksektepe maçın kötülerindendi. Savunmada veya hücumda neredeyse hiç görünmedi. Çok pasif, etkisiz bir oyun oynadı. Musa yerine girdikten sonra bir anda oyunu değiştirdi. İlk defa izleme fırsatım oldu Musa'yı bugün. Umarım A takımda da yavaştan yer bulmaya başlar. Çok çabuk ve dikine oynuyor. Enerjisiyle tüm takımı ileri itiyor adeta. Girer girmez iki tane çok etkili kanat bindirmesi yaptı. İki tane de çok güzel uzun pası var. Daha önce okuduğum kadarıyla kendisi stoper oynarken mecburiyetten orta sahaya geçiş yapmak zorunda kalmış Altay'da. Oyunun hücum yönünde sıkıntısı olabileceğini düşünüyordum bu yüzden ama bendeki ilk izlenimi çok iyiydi.

İlerideki hücumcu üçlüye geçersek eğer; üçü de hızlı ve ileri gitmeyi seven oyuncular. Maç içinde ikili veya üçlü olarak yer değiştirdikleri de oldu. Mertan oldukça mücadeleci ve kuvvetli bir oyuncu. Caner çok kötü değil ama etkisizdi bugün. Emre Çolak ise takımdan ayrı bir oyun oynuyor gibi. Pozisyonu ve yetenekleri gereği çoğu topun ona gelmesi kaçınılmaz fakat o yetenekleri daha çok takım oyunu içerisinde, daha hızlı ve tehlikeli bir şekilde kullanmaya çalışması gerekiyor. Zaman zaman Arda'da da görüyoruz bunu. Ekseni etrafında birkaç tur atmalar, üç kişinin arasına dalmalar. Çoğu zaman takıma zarar veriyor. Kesinlikle çok yetenekli ve takım için çok önemli bir oyuncu. A takımda da onu ihtiyacımız olacağından belki de daha basit oynamayaı öğrenebilmesi onu çok daha önemli ve tehlikeli yapacaktır.


Anıl Dilaver de benim çok beğendiğim oyuncuların başında geliyor. İleride çok hareketli, kanatlara gelip, top alıp bindirme yapıyor. Topla iyi ilerliyor. Ceza sahasına bir anda hızla girip tehlike yaratabiliyor. İster istemez insan bu oyuncuları görünce gözünde A takım oyuncuları canlanıyor. Bir kıyaslama durumu oluşuyor. Anıl'ın tarzını da Baros'unkine benzettim biraz.

Maçın sonlarına doğru 10-15 dakika kala oyundan koptular biraz. Fener kalesine aşırı yüklendikleri dakikalarda kontra yemeye başladılar. İleriye çok kalabalık gidip gelmemeler falan oldu. A takımda da zaman zaman karşılaştığımız bir bağlantı problemi oluştu iki blok arasında. Maç boyunca o bütünlüğü koruyabilmeleri çok önemli. Golün gelmediği anlarda dahi. Sonuç olarak bugün gol çıkmadı maçtan ve iki takım 0-0 beraberlikle ayrıldı sahadan fakat ben yine de zevk aldım bugün. Sahada en çok dikkat çeken isimler Sinan, Cumhur, Musa, Çolak ve Dilaver'di. Yazıda da daha çok onlardan bahsettim zaten. Musa ve Çolak'ı zaten A takım oyuncusu olarak düşünebiliriz. Umarım en kısa zamanda daha fazla süre alırlar ve diğerleri de yavaştan takıma girmeye başlar.

Ayrıca son bahsetmek istediğim şey; zemin çok iyi durumda değildi. Arada seken paslar gördüm zeminden dolayı ve kale önleri çok kötü durumda. Yönetim biraz daha fazla özen göstermeli buraya bence çünkü bu takımın oynamak istediği oyun ve o çocukların her açıdan gelişimi için oynadıkları saha önemli bana kalırsa.

Not: Fotoğraflar galatasaray.org'dan alıntıdır.

27 Eylül 2010

Çok Özledik Alpaslan Dikmen | 1965- Biz Yaşadıkça



Dün yine yapayalnız dolaştım yollarda
Yağmurlarda ıslanan bomboş sokaklarda
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni

Unutmak kolay demiştin alışırsın demiştin

Öyleyse sen unut beni yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni

Yıllar ikimizden de çok şeyler götürmüş

Sen yeni yuva kurarken beni paramparça bölmüş
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni

Unutmak kolay demiştin alışırsın demiştin

Öyleyse sen unut beni yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni


 



Zvjezdan Misimović


Sağda solda hala laflar duyuyorum. Yok Galatasaray yine sakat adam almış, yok zaten ne kadar oynuyormuş ki Almanya'da. Yahu delinin biri bir laf etmiş, millet de inanmış, bilmeden sağda solda konuşuyor. Buyurun adamın karnesi ortada. Son 6 sezonda neredeyse hiç 40 maçın altına inmemiş. Bu mu oynamayan hali ya da sakat sakat mı oynadı bu kadar maçı? Milli maçlar dahil bu sezon oynadığı 2 maçı çıkarırsak 268 maça çıkmış 6 sezonda. Ortalama yaklaşık 45 maç yapar. 12'den fazla da gol ortalaması var ki asist sayısını bilmiyorum bile. Yanlış hatırlamıyorsam milli maçları da sayarsak son 2 sezonda kırk üzeri asisti var. Oynamayan adam buysa buyursun biraz da burda oynamasın. Ben razıyım. Şuanki performansıyla ilgili konuşmak içinse bence erken. Takıma ve ülkeye biraz daha alışsın, fizik olarak da kendini toplasın biraz ondan sonra konuşuruz duruma göre. Buyurun istatistikleri aşağıda.

ClubSeasonLeagueCupLeague CupEurope
AppsGoalsAppsGoalsAppsGoalsAppsGoals

Bayern Munich2002–0310------

2003–0420------

Total30000000

Bochum2004–05313--2120

2005–063111--21--

2006–07307--21--

Total9221006320

Nuremberg2007–082810--2261

Total2810002261

Wolfsburg2008–09337--4084

2009–103110--2261

Total64170084145

Galatasaray2010–112000----

Total20000000

Career total1894800137206



National teamSeasonAppsGoals
Bosnia and Herzegovina200462
200592
200684
200792
200874
200972
201060
Total52
16

26 Eylül 2010

Pişmiş Tavuk



"Topun Canı İsterse Bir Yolunu Bulur" diye yayınlamıştık videoyu. Gün geçtikçe paylaşım ortamlarında iyice yaygınlaştı ve bilinen bir hale geldi o video. Golü yiyen kalecinin adı Khalid Askri. O olaydan sonra başına bir olay daha gelmiş. Daha çimde değil çıkıp top oynamak piknik bile yapmaz diyorum ben. Öyle bir gidişi var abinin...

Galatasaray : 3 İBB : 1 | 4'te 4



 Bugüne kadar Süper Lig'de üç büyüklere karşı 25 maçta 5 galibiyet 8 beraberlik elde etmiş, Fenerbahçe'den 10 puan, Beşiktaş'tan 9 puan kazanmış İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un şansı Galatasaray'a yine tutmadı. 6 maçta 5 gol atan  sezona kısır bir başlangıç yapan Galatasaray erken bulduğu gollerle ve oynadığı oyunla bu sezonun en futbola benzeyen oyununu ortaya koydu. Galatasaray 13. dakikada skoru 2-0'a getirince İBB ister istemez demoralize oldu ve toparlanması zaman aldı.




Her ne kadar 2-0'dan sonra oyuna denge gelse de şans bu gece İBB'nin yanında değildi. Geçtiğimiz haftalardan farklı olarak Lorik Cana, Pino ve Serkan Kurtuluş ile başladı. Çokta iyi yaptı. Serkan Kurtuluş'un 2 golde yaptığı adrese teslim ortalar maçın gidişatını fazlasıyla değiştirdi.Galatasaray'ın tam anlamıyla bişeyler oynamaya başlaması için beklememiz gereken zamanın 8. hafta olduğunu söylüyordum. Bu maçta en azından bunun gerçekleşebilmesi için iyi sinyallar verdiler. Takımın pres yapması oyuncuların isteği geceye dair olumlu taraflardı. Her ne kadar kondüsyon ve devamlılık olarak eksikleri olacak futbolcular bulunsada, araya girecek milli maç arasınıda hesaba katarsak daha 3 haftası var Galatasaray'ın bu açıklarını kapayabilmesi için.




Kadroların açıklanmasıyla Ayhan Akman, Mustafa Sarp, Barış Özbek üçlüsünden ikisinin kenarda oturduğunu görmek içime su serpse de bu adamlar ne yapıp edip sahada bir araya geldiler yine. Ayhan Akman haftalardır anlattığım şekilde devam etti yine oynamaya eminim Neill hücum hattına Ayhan'dan daha fazla dikine top atmıştır. İnsua bugün çok ön plana çıkmasada fazla sırıtmadı sol kanatta. Arda'nın yokluğunda Galatasaray'ın sağ kanadı daha çok kullanması, Kewell'ın girişiyle tam sol kanat daha fazla kullanılmaya başlanacakken gelen Baros'un sakatlığı ve Kewell'in forvete geçmesi etken oldu buna. Neill bugün nedense olur olmadık yerlerde olur olmaz hatalar yaptı. Eğer İBB oyuncuları biraz daha becerikli ve şanslı olsaydı bugün maçın dönmesi şaşırtıcı olmazdı. Pino her ne kadar istekli gözüksede hem kondüsyon açısından hem takım uyumu açısından sıkıntı çekiyor. Misimoviç'in hakkında konuşmam için zaman daha dolmadı ona yorum yapmıyorum daha 2 haftası var onunda. Aydın bildiğimiz gibi bir varmış bir yokmuş kıvamında bu gece yine yokları oynadı. Gecenin kahramanına gelecek olursak Milan Baros hem hat-trick yaptı, hem de attığı muhteşem üçüncü golü ile bu sezon ilk defa 90 dakika olmasa bile keyifle Galatasaray maçı izlememize vesile oldu. Henüz netleşmedi sanırım ama umarım sakatlığı  ciddi değildir. Geçen sezon bu sebepten çok sıkıntı çekti, bu sezon tam da havasını yakalamışken böyle bir talihsizlik yaşaması hem kendisi hem takımı için kötü olur.



İBB bu ülkenin en iyi kontratağa çıkan takımıdır bence. Fakat bu gece hem bu şekilde fazla pozisyona giremediler, hem de biraz beceriksizdiler. İkinci yarının başlamasıyla skora rağmen çok güzel bir şekilde motive oldular ve maçı bırakmadılar. Hakem Bülent Yıldırım çok kolay kart çıkardı. Bunun sonucu da 4'ü İBB, 5'i Galatasaray olmak üzere 9 sarı kart olarak yansıdı maça. Galatasaray 4'te 4 yaparak güzel bir hava yakaladı. Oynadığı oyunda aynı güzelliğe ulaşırsa eğer işte o zaman işler yoluna girdi diyebiliriz.

24 Eylül 2010

Bursaspor-Celtic-Rangers


Haberlerde okumuşsunuzdur. Celtic taraftarları Bursastore'u mail yağmuruna tutmuş. Rangers maçında bizimkilerin yanında olacaklarmış. Bu yüzden forma, atkı vs. istemişler. Ayrıca iki kulübün dostluğu renklerden ve Bursa'nın Celtic formasından ötürü daha önceye dayanıyormuş. Glasgow'a gidecek taraftarların otele gitmemelerini söylemişler. Celtic taraftarları onları evlerinde ağırlamak istiyormuş. Anlaşılan İbrox Park'ta beklenenden fazla taraftarı olacak Bursaspor'un. Maç adeta bir Old Firm tadında geçecek gibi gözüküyor Celtic'lilerin de desteğiyle.



Yalnız sorun da burada başlıyor. İbrox'ta oynanan son 10 lig maçına bakarsak eğer Rangers'ın bariz üstünlüğünü görürüz. Zaten Valencia'dan 4 yiyerek kötü bir başlangıç yapan Bursa'ya bir de Rangers Celtic tarifesi uygularsa halimiz duman amman. Son on maçın özeti: 7 Rangers galibiyeti, 1 beraberlik. Celtic'in 2 galibiyeti de 1-0. 10 maçta sadece 5 gol atabilmişler ve bir maçta hiç 1 golün üstüne çıkamamışlar. Yine de futbol bu, belli olmaz. Kesin olan tek şey; o başlangıcın ardından, Bursa'nın en önemli rakibi Rangers'la oynayacağı iki maçın da çok önemli olduğudur. Ne diyelim, yolları açık olsun. Çarşambayı bekliyoruz.

Hafta Sonu Futbol Ekranı



24 Eylül Cuma
20:00 Bursaspor-Bucaspor / Lig TV
21:30 Köln-Hoffenheim / TRT 3 & TRT HD

25 Eylül Cumartesi
14:45 Manchester City-Chelsea / Spormax
15:30 Genclerbirligi-Ankaragücü / Digi
16:00 Giresunspor-Adanaspor / TRT 1
17:00 Arsenal-W.Albion / Spormax
19:00 Beşiktaş-Antalyaspor / Lig TV
19:00 Eskişehirspor-Gaziantepspor / Digi
19:30 W.Bremen-Hamburg / TRT 3 & TRT HD
21:00 Levante-Real Madrid / NTV Spor
22:00 Lyon-St Etienne / Kanal A
23:00 A.Bilbao-Barcelona / NTV Spor

26 Eylül Pazar
13:30 Cesena-Napoli / FOX TV
14:00 Bolton-M.United / Spormax
15:30 Konyaspor-Karabükspor / Digi
15:30 Kayserispor-Trabzonspor / Lig TV
16:00 Orduspor-Rizespor / TRT 1
18:10 Newcastle-Stoke City / Spormax
18:30 Kaiserlaustern-Hannover 96 / TRT 3
19:00 Galatasaray-İBB / Lig TV
19:00 Manisaspor-Sivasspor / Digi
19:30 Denizlispor-Altay / TRT 1
19:30 Diyarbakırspor-Kartalspor / TRT 6
22:00 Lens-PSG / Kanal A
22:00 Internacional-Corinthians / Spormax

27 Eylül Pazartesi
20:00 Kasımpaşa-Fenerbahçe / Lig TV

*

Djalminha - Rivaldo'nun peşinden


Şampiyonlar liginde Galatasaray’la oynadıkları dönemde adam gibi izleme fırsatımız olmuştu. En güzel yıllarına denk düşer hemen hemen o zamanlar. Bende hep bi kolpa Rivaldo izlenimi uyandırırdı. Kolpa dediysem o Rivaldo’nun büyüklüğünden. Yoksa harbiden kaliteli topçuydu. Aslında Rivaldo’yla ortak yanları da var gerçekten. Hemen hemen aynı yaştalar ve en parlak yıllarını aynı dönemlerde yaşadılar. Rivaldo Palmeiras’taki iyi performansından sonra Deportivo’ya geçince Palmeiras onun yerini doldurmak için Djalminha’yı alır. Orada beklentileri yeterince karşılamış olacak ki Rivaldo’nun başarılı bir sezondan sonra Barcelona’ya gitmesinin ardından Deportivo’nun da ilk güvendiği isim olur. Ve film burada başlar. Hem Deportivo’nun hem Djalminha’nın altın yılları...

Deportivo’da oynadığı 6 sezonda 1 şampiyonluk, 2 ikincilik ve 1 de üçüncülük elde eder, şampiyonlar liginde defalarca oynama fırsatı bulur. Aynı zamanda bu bahsedilen şampiyonluk Deportivo’nun tek lig şampiyonluğudur. Ve kuşkusuz ki onun bunda payı büyüktür. Ayrıca 1 İspanya Kupası, 2 de İspanya Süper Kupası vardır. (ayrıca bu başarıda her zaman savunduğum teknik direktör istikrarının da payı kesinlikle yadsınamaz. 7 yıllık İrureta döneminin 2. Yılından başlayarak gelen bu başarılar bunun göstergesi.) Rivaldo’yu bir adım daha takip edememiş olsa da gayet başarılı bir La Liga kariyeri vardır kendisinin. Ayrıca Tristan’ı da yücelten adamlardan biridir. O gittikten sonra ligde gol ortalaması 20 civarından yarıya düşmüş. Milli takımda sadece 14 kez forma şansı bulabilmiş ve 97 Copa America şampiyonluğunda kadrodaymış. 2 golle de katkı yapmış kupaya.

Kıvrak hareketleri ve seri çalımlarıyla olsun, uzaktan bomba şutlarıyla, Panenka penaltılarıyla izlemesi keyif veren adamlardan biriydi. Emekli olduktan sonra salon futboluna geçiş yapmış. Bazı eski takım arkadaşlarıyla birlikte Deportivo’da oynuyor şuan ve hala döktürüyor göründüğü kadarıyla zira 3 yılda İspanya Ligi ve Kupası, Brezilya Ligi, Dünya Kupası, Dünya Kupasında MVP’lik ve Brezilya gol krallığı gibi başarılar elde etmiş. Ne diyelim; biz izlemesek de böyle adamların bir şekilde hala başarıyla futbol oynayabilmesi sevindirici. Başarılarının devamını diliyoruz.

Bu arada yaşlanan takımı salona geçirme fikri de hiç fena değilmiş aslında. Türkiye’de şuanda pek popüler değil ama gelecekte mutlaka ki daha gündemde olacaktır. Bizim UEFA kadrosu da fena iş yapmaz hani orada. Gerçi kulüple doğru düzgün ilişkisi olan kalmadı gibi ama en azından gelecekler yıllar adına alternatif bir politika olarak düşünülebilir.

Not: Başlığa tıklayarak eski günleri yad edebilirsiniz.

Düzeltme: Rivaldo ayrılmadan önce Palmeiras'ta sezonun bir kısmında beraber oynamışlar.

Önce İş Güvenliği





22 Eylül 2010

Süper Lig Notları #5



# Süper Lig'in 5. haftasında 9 mücadelenin 2'si beraberlikle sonuçlanırken, 6 maçta ev sahibi takımlar galip geldi, kalan 1 maçta ise deplasman takımları galip geldi. Galatasaray Bucaspor'u yenerek bu hafta deplasmanda galibiyet elde eden tek takım oldu.

# Toplam 22 golün atıldığı 5. haftada maç başına 2.44 gol ortalamasına ulaşıldı.

# Hikmet Karaman Manisaspor'un başında ilk çıktığı maçta galibiyet elde ederek Manisaspor'a ligde ki ilk puanını kazandırdı. Makukula attığı 2 gol ile bu senede krallık için iddialı olacağını gösterdi. Manisaspor ligde 371 gün sonra 3 gol attı.

# Galatasaray ite kaka üst üste 3. galibiyetini de aldı. Bülent Uygun maçtan sonra "Kazanmak istiyorduk, saha şartları tüm avantajımızı yitirmemize neden oldu. İstediğimiz oyunu sergileyemedik." şeklinde bir açıklamada bulunmuş çok afedersin ama Galatasaray başka sahada mı oynadı?

# Karabükspor Gençlerbirliği'ni 3-0 yenerek ligde dikkatleri iyice üzerine çekti. Umarım bu yakaladıkları güzel havayı kaybetmezler.

# Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi beraberlikle sonuçlandı. Maçı düşününce ilk aklıma gelen mecburiyetten sağ bek oynayan İbrahim Üzülmez oldu. Bunu da mı görecektik?

# Fenerbahçe aldığı 2 maç seyircisiz oynama cezasını tamamlayarak 126 gün Kadıköy'de seyircisiyle buluştu.

# Aykut Kocaman kocaman 5. hafta sonunda topladığı 7 puan ile, 2008-2009'da en kötü sezon başlangıçlarından birini yaşatan İspanyol teknik adam Luis Aragones'i 1 puanla geçmeyi başardı.

# Deniz Çoban Gaziantepspor-Bursaspor maçında gayet sakin maçı çığrından çıkararak sonunda maçı tatil etti. Buna rağmen Bursaspor liderliğini sürdürdü.

# Kasımpaşa kesinlikle o forma yüzünden kaybediyor. Yılmaz Vural bir mağlubiyet daha alırsa teknik direktörlükten futbol yorumculuğuna direk geçiş yapar.

Puyol 40 Yaşına Kadar Oynar Mı?


32 yaşındaki Barcelona kaptanı Carles Puyol için 14 Temmuz'da Facebook'ta bir sayfa kurulmuş. Sayfanın Türkçe meali "Eğer bu sayfa 250.000 hayran toplarsa Puyol 40 yaşına kadar futbol oynayacak." Sayfayı oluşturan kişinin açıklaması da enteresan, sözde Puyol bir arkadaşına eğer sayfa çeyrek milyon hayrana ulaşırsa futbolu 40 yaşında bırakırım demiş. Bu arkadaşta sayfayı kuran kişiye sayfayı kurup yönetmesini rica etmiş. Haber İspanya'nın Sport gazetesinde de gündeme gelmiş. Şu an için 130.000'den fazla hayranı var sayfanın. Mail kutusu bu maili 10 kişiye yollarsan tuttuğun dilek gerçek olur gönderileriyle dolu olan Türk halkı bu işe inanıp destek olur mu bilemem. Ama İspanyollar 2 ayda ulaşılan rakam ile bu duruma kanmış gibi gözüküyor. İşin aslı astarı nedir bilemiyorum ama bildiğim bir gerçek var, Puyol 40'ına kadar oynarsa oturur büyük bir keyifle izleriz.

20 Eylül 2010

Ayhan Akman'la 90 Dakika



İyisiyle kötüsüyle, inişiyle çıkışıyla 9 senelik bir Galatasaray kariyeri. Ayhan Akman'ın kariyeri boyunca en uzun top koşturduğu kulüp Galatasaray oldu. İlk geldiği senelerde özelliklede  Beşiktaş maçlarında tribünleri tek tek gezerken Galatasaray armasını öperdi her tribünün önünde.Garip bir bağ oluştu zamanla Galatasaray tribünleriyle Ayhan arasında. Şimdi dikkat ediyorum Ayhan'ın özel bir yeteneği sanırım bu. İstediği kişiyle istediği ölçülerde bağ kurma özelliği. En sert taviz vermeyen hakemlerin yönettiği maçlara bakın Ayhan garip bir iletişim kuruyor hakemle sanki yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş gibi dost görüntüsündeler. Ayhan çoğu ortamda yapısı gereği bu özelliğini kullanıp bir bağ kuruyor insanlarla. Fakat Ayhan'ın bugüne kadar kullandığı bu özelliği hiç bu kadar zarar verici olmamıştı oynadığı takıma. Çünkü sanırım bunu son kullandığı kişi Frank Rijkaard oldu.


Geçen sezonun büyük kısmını kulübede geçiren Ayhan'ın bu sezon oynanan 5 maçta 90 dakika sahada kalması her şeyden önce dikkatlerin çekilmesi gereken nokta. Ayhan 1 sezonda futboluna bu kadar ne kattı da, 33 yaşında 5 maç çıkarabiliyor Galatasaray orta sahasında. Ayhan bu kadar başarılı ve bu kapasitede bir oyuncuysa eğer geçen sezon niye kulübeden çıkamadı. Cevap verilmesi zor sorular. Ayhan'ın Bucaspor'a attığı golden sonra Rijkaard'la olan gol sevincini gördükten sonra şu bağ kurma işine cidden aklım iyice yattı. Ayhan resmen Rijkaard'ı da kafaya almış. Yoksa hucümda dikine tek pas yapmayan aldığı her topu geriye ve yanlara kullanan, atağa kalkan takımı yavaşlatan bir adamın 90 dakika boyunca sahada kalmasının başka bir mantıklı açıklaması olamaz. Hele biz bunları oturduğumuz yerden haftada bir görürken, bütün hafta her antremanda beraber olduğu adamın görmemesi mümkün olamaz. Belirtmeden geçmeyeyim Ayhan profesyonelliğiyle, mücadelesiyle sevdiğim, saygı duyduğum bir futbolcudur. Fakat şu haliyle Galatasaray orta sahasında 90 dakika forma giyecek adam değildir. Galatasaray'ın Ayhan'a ihtiyacı yok mudur, tabi ki vardır. Ama ne zaman ihtiyaç duyar Galatasaray Ayhan'a? Skor avantajına sahiptir, takım yorulmuştur, vakit geçirmeye ihtiyaç vardır, alırsın Ayhan'ı oyuna. Ayağında top tutar yana oynar geriye oynar topu Galatasaray'da tutar. Zamanı ezer 90 dakikayı tamamlatır. Ayhan o zaman baş tacı olur. Çünkü şu haliyle rotasyonda katacağı maksimum verimi katmış olur takımına. Fakat biz Ayhan'a 90 dakika tahammül etmek zorunda kaldığımızda, Ayhan 1. dakikadan 90.dakikaya kadar hem topu ve hem zamanı ezince ister istemez tepki topluyor. Rijkaard aslında farkında olmadan Ayhan'a iyilik değil kötülük ediyor. Nasıl kurtulacağız bu durumdan bilemiyorum, açıkçası umudumda yok gibi. Fakat Cana kenarda oturmaya daha fazla tahammül etmeyip huzursuzlanacaktır. Buna rağmen kesik yiyecek ilk ismin Mustafa Sarp olması şaşırtmaz beni. Ayhan'la 90 dakika. Buna daha ne kadar katlanabileceğimi inanın ben de kestiremiyorum. Ama Galatasaray maçlarını isteksiz ve keyifsiz seyretmek yok mu işte en çok o koyuyor bana.

Önüm Arkam Sağım Solum Sobe



@ Malaga - Sevilla  | Antonio Galdeano Benítez

19 Eylül 2010

Profesyonel Olamayan Neymar



Neymar penaltı yaptırıyor, hocası penaltıyı ona attırmayınca da kızıyor. Önce trip yapıyor, sonra gole sevinmiyor. 19 yaşındaki Neymar'ın bu kadar üst düzey yeteneklerine rağmen neden hala Avrupa'ya transfer olamadığının güzel bir cevabı. Avrupa'da profesyonel olmayan adama yer yok. Şunu bir Avrupa takımında yapsa daha 11 yüzü göremez bu adam.

Bucaspor: 0 Galatasaray: 1 | Bana Kaderimin Bir Oyunu Mu Bu?





Biz yazmaktan bıktık ortaya oyun diye konan şeyi Galatasaray oynamaktan bıkmadı. 5. hafta geride kalırken ortada Galatasaray'a dair bir şey yok yine. Tek sevindirici nokta ortada oynanan oyun olmamasına rağmen mağlubiyetle kapanan ilk iki haftadan sonra en azından toplanan 9 puan. Ayhan Akman'ın golüyle galip gelmek Galatasaray taraftarına kaderin oynadığı bir oyun olsa gerek. Bunun başka bir açıklaması yok. Bu sebeple kendi adıma bu geceyle ilgili yazılacak fazla bir şey yok Bu gol bu sene katlanacağımız Ayhan gerçeğini daha da perçinledi. Cana yedekte otururken Ayhan ve Mustafa Sarp orta sahasıyla oynamak garip sorulara neden oluyor kafada. Üstteki fotoğraf gecenin özeti, alttaki fotoğraf her şeye rağmen bu eziyete katlananlar topluluğu.

17 Eylül 2010

Sihirli Değnek : Motivasyon


Bir tarafta ligin en çok gol atan takımı diğer tarafta ligin en çok gol yiyen, 4. hafta sonunda Hakan Kutlu'nun görevine son vererek Hikmet Karaman'ın başına geçirildiği Manisaspor. Maç öncesinde doğal olarak Trabzonspor'un rahat bir galibiyet alacağı görüşü hakimdi herkeste. 9. dakikada Trabzon'un öne geçmesi de hiçbir şekilde yadırganmadı bu yüzden. Fakat Manisaspor o kadar konsantre olmuş ki puan almaya, skora rağmen kopmayarak mücadeleye devam edip, 1-0 mağlup durumdan 3-1 galip duruma gelerek bu sezon ilk 3 puanına kavuştu. Haliyle klişe laf kontenjanından herkesin dilinde Manisaspor'a sihirli değnek değmiş oldu. 4'te 0 çeken Manisaspor'un lige en iyi başlangıç yapan takımlardan biri olan Trabzonspor'u hem de kendi sahasında 2 farklı mağlup etmesinin başka bir açıklama olamazdı. Hikmet Karaman daha takımın başına geleli 3 gün olmuşken ne değişmişti peki? Bunun cevabını maçı izleyenler maç sonunda görmüşlerdir muhtemelen. Maç bitiminde röportajlarda çoğu Manisaspor'lu futbolcunun değindiği gibi Hikmet Hoca'nın motivasyon farkı. Bu fark ki maç bittiğinde dahi Hikmet Hoca tüm takımı sahada toplayıp kazandıkları galibiyetten sonra gerekli motivasyonu verdi. Çünkü hoca biliyor ki aslında her şey daha yeni başlıyor.Ve bu sefer kurtarıcı değil kahraman olmanın peşinde Hikmet Karaman.

Hafta Sonu Futbol Ekranı



17 Eylül Cuma
20:00 Trabzonspor-Manisaspor / Lig TV
21:30 E.Frankfurt-Freiburg / TRT 3

18 Eylül Cumartesi
14:45 Stoke City-West Ham / Spormax
16:00 Akhisarspor-Denizlispor / TRT 1
16:30 Bayern Münih-Köln / TRT HD
18:00 Sivasspor-Eskişehirspor / Lig TV
18:00 Ankaragücü-Kasımpaşa / Digi
19:30 Sunderland-Arsenal / Spormax
20:30 Antalyaspor-Kayserispor / Digi
20:30 Bucaspor-Galatasaray / Lig TV
22:00 Arles-Marseille / Kanal A
23:00 Real Sociedad-Real Madrid / NTV

19 Eylül Pazar
00:30 Botafogo-Cruzeiro / Spormax
15:30 M.United-Liverpool / Spormax
16:00 Kartalspor-Samsunspor / TRT 1
16:00 Mersin İdman Yurdu-Diyarbakırspor / TRT 6
16:30 St Pauli-Hamburg / TRT HD
18:00 PSG-Rennes / Kanal A
18:00 Chelsea-Blackpool / Spormax
18:00 Karabükspor-Gençlerbirliği / Digi
18:30 Schalke 04-Dortmund / TRT HD
19:30 Altay-Karşıyaka / TRT 1
20:00 A.Madrid-Barcelona / NTV Spor
20:00 Fenerbahçe-Beşiktaş / Lig TV
20:30 İBB-Konyaspor / Digi
22:00 Bordeaux-Lyon / Kanal A
22:00 Palmeiras-Sao Paulo / Spormax
22:15 Benfica-Sporting

20 Eylül Pazartesi
20:00 Gaziantepspor-Bursaspor / Lig TV


*

15 Eylül 2010

Süper Lig Notları #4



# Süper Lig'in 4. haftasında 9 mücadelenin 1'i beraberlikle sonuçlanırken, 6 maçta ev sahibi takım galip geldi, kalan 2 maçta ise deplasman takımları galip geldi. 

# Toplam 28 golün atıldığı 4. haftada, 3.11 gol ortalamasına ulaşıldı.

# Bursaspor Eskişehirspor'u da yenerek bu sezon ligde 4'te 4 yapan tek takım olma ünvanın ve liderliğini sürdürdü.Bursaspor 4. haftada 2010-2011 sezonundaki ilk golünü yedi.

# Şota Kayseri'de yakaladığı güzel havayı Fenerbahçe galibiyetiyle taçlandırdı. Kesinlikle lige renk katıyor bu adam.

# Orhan Ak Bucaspor formasıyla iki haftadır ağları havalandırıyor ( Kıyamet Alameti). İzmir'in havası yaramış Orhanıma.

# Nobre Ankaragücü'ne attığı gol ile 8 yıllık Türkiye kariyerinde resmi maçlardaki 100. golüne ulaştı. Nobre, bu gollerinin 78'ini Süper Lig, 7'sini Avrupa kupaları, 14'ünü Türkiye Kupası, 1'ini ise TFF Süper Kupa'da attı.

# Manisaspor teknik direktörlük görevinden ayrılan Hakan Kutlu, bu sezon görevinden ayrılan ilk teknik adam oldu. Hakan Kutlu'nun yerine Manisaspor'un yeni teknik direktörü Hikmet Karaman oldu.

# Gaziantepspor'un yeni transferi Ivelin Popov'u iyi takip edin. Seneye Beşiktaş'ta görürsek şaşırmaca yok şimdiden söyliyeyim.

#Trabzonspor'un her golü mü ayrı güzel olur arkadaş. 6 gol attılar 6 sıda birbirinden güzel seç beğen izle.

# Bursaspor, Kayserispor, Gaziantepspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Eskişehirspor bu lig giderek keyif verici olmaya başladı.

Not: Antrenman sonrası kalp krizi geçirerek hayata veda eden Kardemir Karabükspor yardımcı antrenörü Esat Karaberberoğlu'na Allah'tan rahmet, Karabükspor camiasına başsağlığı dileriz.

14 Eylül 2010

Galatasaray: 1 Gaziantepspor: 0 | Ayhan'la Bu Lig Bitmez




Ligin 4. haftasında iki 3 puanlı takımın mücadelesinde zorda olsa gülen taraf Galatasaray oldu. Bu sezon Ali Sami Yen'de ilk galibiyetini alan Galatasaray puanını 6'ya yükseltti. İlk 11'ler açıklandıktan sonra saç baş yolduran Ayhan Akman, Mustafa Sarp, Barış Özbek üçlüsünden Barış'ı görmemek acaba bu gece farklı bir Galatasaray izler miyiz düşüncesini oluştursada kafada, Ayhan 2 kişilik oynayarak bizlere yokluğunu hissettirmedi Barış'ın. Galatasaray orta sahasında oynayan bir kişinin 90 dakika boyunca rakip yarı sahaya doğru bir pasını geçtim, pas girişimi dahi olmaması istense yapılamayacak zor bir durum. İşte Ayhan burada farkını ortaya koyuyor.




Çok sıkıcı bir ilk yarı olmasına rağmen Gaziantepspor kesinlikle Galatasaray'a nazaran daha derli toplu bir oyun sergiledi. Ayağa pas yapan, hücumda çoğalan, oyun kuran büyük çoğunlukta Gaziantepsporlu futbolculardı. Sahada nasıl dağılmamak gerekiyorsa  Galatasaray mükemmel bir şekilde bunu sergiliyor 4 haftadır.İlk haftadan beri söylüyorum, bu kadar dağınık, oyun disiplininden kopuk, hiçbir şey oynamayan bir Galatasaray senelerdir izlemiyordum. Merakla beklenen Insua ve Misimoviç'in de sahada olması Galatasaray taraftarını farklı beklentilere soksada ortaya konan futbol açısından geçen haftalara göre bir fark yoktu. Insua ilk maçı olmasına rağmen gayet iyi mücadele etti ve güven verdi. İleri çıkışlarından dolayı zaman zaman geride boşluklar versede, devamlı kanatta gidip gelmesi ve defansta yerinde müdahaleleriyle ilk çıktığı maç için tatmin edici bir oyun sergiledi. Bu oyunun devamlılığını sağlarsa eğer Hakan Balta bu sezon zor forma görür. Misimoviç beklediğimiz gibi değildi ama daha bişeyler beklemek için çok erken. Ayhan Akman gibi bir insanla yakın oynamak hiç kolay değil. Top ayağına hemen her geldiğinde Ayhan'ın Misimoviç'ten ileride olmasının anlatılıp yorumlanabilecek hiçbir tarafı yok. Ona rağmen yakaldığı pozisyonlarda oynadığı tek toplar en azından güzel günlerin uzaklarda olmadığının habercisiydi.



İkinci yarıda gerçekleşen Sabri (giren) Ali Turan (çıkan) ve Aydın (giren) Elano (çıkan) değişikliklerinin sonucunda 45 ile 60. dakikalar arasında bambaşka bir Galatasaray izledik. Çoğunluğu sağ kanat imzalı olan pozisyonlar bize isimlerden çok uyumlu bir Galatasaray'ın neler yapabileceğini gösterdi. Altyapıdan beri birbirlerini bilen iki isim olan Aydın ve Sabri oynadıkları gözü kapalı oyunla Galatasaray ruhundan ufak bir resital sundular izleyenlere. Böylece ilk yarının sıkıcılığının esas sebebinin Ali Turan ve Elano'nun sağ kanatta yarattığı karşılıklı beceriksizlikten kaynaklandığını daha net görmüş olduk. Her ne kadar "Ayhan'la atak başlıyor" hüsranına 90 dakika boyunca katlanmak zorunda kalsakta, ikinci yarıda Harry Kewell'ın penaltı golü imdada yetişti. Zaten başka türlü kimsenin gol atacağı yok gibiydi. El Yasa ve Kewell arasında başlayan sürtüşme Bünyamin Gezer sayesinde had safhaya ulaşınca, Rijkaard mecburen Pino-Kewell değişikliğine gitmek zorunda kaldı. Aydın'ın sola Pino'nun sağa geçmesi de düzeni bir anda eski haline getirdi. Sağ kanattaki Sabri-Pino, sol kanattaki Insua- Aydın, ilk 15 dakikadaki Sabri-Aydın uyumundan sonra olmadı.



Gaziantepspor oluşturduğu kadro ile ligin en iyi top çeviren ve hucüm eden takımlarından biri olmuş. Julio Cesar'ın iki defa  2 Galatasaraylıdan sıyrılması, Popov'un şutları ve oynadığı oyun, Beto'nun Sosa'nın yakaladığı pozisyonlar, Karcemarskas'ın kurtarışları yabancı transferinde ki isabet yüzdesinin yüksekliğini bariz bir şekilde gösteriyor. Gaziantepspor eski keşfettiği yabancılarının yanına yeni ve yerinde keşifler katmış gibi gözüküyor. Bünyamin Gezer her zamanki burada kral benim havasını yaratmak için ortalığı biraz birbirine katsada çok bariz bir eksisi yok gibiydi. Yalçın'ın Baros'un ayağına var gücüyle basmasından sonra hakeme "Çok basit faul!" çığırışları ise Türkiye'den niye fazla kaliteli stoper çıkmadığı gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmeme neden oldu.



Geçen sezon ligin 4. haftasında 11 gol atıp ( 4. haftada hükmen galip geldiği Ankaraspor maçı hariç), 4 gol yiyen Galatasaray'ın bu sezon 4. haftada 5 gol atıp 5 gol yemesi bir yerde bir terslik olduğunun net bir göstergesi. Bu Galatasaray ki 3. hafta itibariyle 39 kornerle en çok korner kullanan takım ( maç başına 13 korner). Fakat bu kornerlerden kazanılan gol sayısı 1. Hucüm var, atak var ama her şey göstermelik gibi geliyor bana. Takım çalışmıyor, oynamıyor bal yapmayan arı misali. Bu kez bu işte Rijkaard bir hata yapıyormuş gibi seziyorum ama 8. haftaya kadar bu takımdan bir şey beklemediğim için şimdilik susmakla yetiniyorum. Her şeye rağmen zor bir maçtan kazanılan 3 puan. Gaziantepspor bu sezon çok canlar yakar onu da not düşelim yazının sonuna.

13 Eylül 2010

Metin Oktay | 1936-1991



"Taçsız Kral Metin Oktay'ı ölümünün 19. yılında özlem ve saygıyla anıyoruz."

12 Eylül 2010

Yüreğinize Sağlık



Siz bizim gönüllerimizde çoktan şampiyon olmuştunuz zaten. Elinize, yüreğinize, nefesinize sağlık 12 Dev Adam..

En Popüler 20 Takım

Alman kökenli bir araştırma şirketinin 17 Avrupa ülkesi üzerinde yaptığı araştırma sonucunda Avrupa'nın en popüler 20 futbol takımı belirlenmiş. Yapılan araştırmada yaşları 16 ila 69 arasında değişen 10.200 kişiden fazla futbol taraftarının bilgisine başvurulduğu belirtiliyor.


İlk sırada İspanya'nın iki büyük kulübü Barcelona ve Real Madrid bulunuyor. Onları iki ingiliz takımı Manchester United ve Chelsea takip ediyor. 5. sırada ise Almanya'dan Bayern Münih bulunuyor. İlk 20'de iki Türk takımı da mevcut. 16. sırada Galatasaray ve 18. sırada Fenerbahçe. Hatta ilk 20'ye soktuğu takım sayısı ile Türkiye; Almanya, Hollanda ve Ukrayna'nın da önünde yer alıyor.

11 Eylül 2010

Üçte Sıfır


Kyriakos Papadopoulos, Tim Hoogland, Christop Metzelder, Erik Jendrisek, Lars Unnerstall, Atsito Uchida, Raul, Jose Manuel Jurado, Klas- Jan Huntelaar, Ciprian Deac, Hans Sarpei, Sergio Escudero, Nicolas Plestan. Tam olarak 13 isim. Schalke'nin 2010-2011 yaz transfer döneminde yaptığı transferler bahsi geçen isimler. Hareketli bir transfer döneminin ardından dikkat çekici isimlerin transferine rağmen Schalke'de işler istenildiği gibi başlamadı.

1. Hafta : Hamburg :2 Schalke :1
2. Hafta : Schalke: 1 Hannover  :2
3. Hafta : Hoffenheim : 2 Schalke :0


3. haftanın sonunda sonuçlar bu şekilde. Schalke -2 averajla ligde 15. sırada bulunuyor. 3 maçta alınan 0 puan. Yapılan onca transfer şimdilik işe yaramamış gibi gözüküyor. En çokta Raul'e üzülürüm şu durumda o muhteşem kariyere nasıl bir sezon eklenecek acaba.

Psikolojik Baskı



Bursaspor Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağı Glasgow Rangers maçlarından en azından birinde Celtic'in formasına benzeyen enine çizgili formasını giyebilmek için çalışmalara başlamış. Forma UEFA'ya tescilli fakat yine de önceden bildirilmesi gerekiyormuş. Fikir güzel  belki deplasmanda değil ama Bursa'daki maçta faydalı bile olabileceğine inanıyorum. Bu şekilde rakibi etkileyecek bambaşka bir atmosfer yaratılabilir. Bursaspor Şampiyonlar Ligi'nde başarı için dört bir koldan saldırıyor. Bu sezon başı itibariyle güzel bir havada yakaladılar. Umarım emeklerinin karşılığını alırlar.

Topun Canı İsterse Bir Yolunu Bulur

10 Eylül 2010

Hafta Sonu Futbol Ekranı



10 Eylül Cuma
20.00 Bursaspor – Eskişehirspor (LİG TV)
21.30 Hoffenheim – Schalke 04 (TRT 3)

11 Eylül Cumartesi
14.45 Everton – Man. United (SPORMAX)
16.30 Borussia Dortmund – Wolfsburg (TRT 3)
17.00 Arsenal – Bolton (SPORMAX )
17.00 West Ham – Chelsea (SPORMAX )
19.00 Kayserispor – Fenerbahçe (LİG TV)
19.00 Barcelona – Hercules (NTV)
19.00 Denizlispor – Çaykur Rize (TRT 1)
19.00 Konyaspor – Bucaspor (DIGI)
19.45 Ajax – Williem II (BEYAZ TV)
21.00 Real Madrid – Osasuna (NTVSPOR)
21.30 Beşiktaş – Ankaragücü (LİG TV)
21.30 Manisaspor – Antalyaspor (DIGI)
22.00 Lens – Lille (KANAL A)

12 Eylül Pazar
13.30 Brescia – Palermo (FOX TV)
13.30 NAC Breda – Feyenoord (BEYAZ TV)
14.00 Lokomotiv Moskova – CSKA Moskova (SPORMAX)
18.00 Birmingham – Liverpool (SPORMAX)
22.00 Marsilya – Monaco (KANAL A)
22.00 Botafogo – Sao Paulo (SPORMAX)

13 Eylül Pazartesi
19.00 Kasımpaşa – Karabükspor (DIGI)
19.00 Trabzonspor – Sivasspor (LİG TV)
21.30 Galatasaray – Gaziantepspor (LİG TV)
21.30 Gençlerbirliği – İstanbul BŞB. (DIGI)
22.00 Stoke City – Aston Villa (SPORMAX)

*

İbra Yer Çekimine Karşı

20 Milyon



Barcelona Müzesi 20 milyonuncu ziyaretçisini ağırlamış. Büyük bir rakam, hele müze ziyareti için çok büyük rakam. Müze ziyaretini geçtim ülkemizde bu kadar taraftara sahip kulüp sayısı kaç zaten. Bizim müzelerimiz bu rakamları tutuyor mu, tutuyorsa açıklıyor mu? Ya da ortada açıklanacak bir rakam var mı?

09 Eylül 2010

İyi Bayramlar



Ramazan Bayramınız mübarek olsun.. Sevdiklerinizle birlikte nice bayramlara..

06 Eylül 2010

Adı Aşk Bu Eziyetin



90 dakikaya sığmayan, asıl bitiş düdüğü ile başlayan maçların öyküsü,
Hayatını futbola ve taraftarlığa endekslemiş insanların, mutlu ve mutsuz olma biçimleri... Adı Aşk Bu Eziyetin ...
Tribünden, saha dışından yapılan planlar, oyun dışında oyunlar...
Kartvizitsiz kara adamlar, çantalarından dolar akanlar...
Delikanlıyı çatlatan çıkarlar, kırıp geçiren paralar...
Yol kesen deplasmanlar, taş yağan otobüsler, hakemi taraf tutan yaşamlar ve kara vicdanlı aşklar...  



Sponsor sıkıntısı nedeniyle uzun zamandır vizyona giremeyen film sonunda 3 Eylül'de vizyona girdi. İlk fırsatını bulduğum anda mutlaka izleyeceğim. Fragmandan ve okuduğum yorumlardan edindiğim izlenime göre hayatının bir köşesinde azıcık futbola, tribüne zaman ayırmış insanların kaçırmaması gereken bir yapım olmuş. Seni, beni kısacası bizi bu kadar yakından anlatan ilk film.