basketbolda başaranın anahtarıdır oyun kurucular.
uzunların elzem olduğu zamanlardan artık point guard (oyun kurucuların) oyuna hükmettiği zamanlara geldi basketbol.
oyun kurucu sadece topu yarı sahaya getirmez. en son ve en basit görevidir topu kendi yarı sahasından diğerine taşımak.
oyun kurucu sadece kendisinin değil tüm takımın dizilişinden, hareketinden, yaptıklarından sorumludur.
gerektiğinde pivotuna 'topla hiç oynama, direk pas ver bu çeyrek' der, gerektiğinde forvetine ' al topu post'a geç der'
eğer egosu şişkin bir koçu yoksa kenera gelip kenardan bi arkadaşının oyuna girmesini dahi söyleyebilir. söylemese bile o eksikliği görecek kapasiteye sahip olması lazımdır.
basketbol bilgisinin gelişmiş, sahayı görme yeteneğinin çok üst düzey ve asla sorumluluktan kaçmayan sakin bir yapısının olması zorunludur.
eğer bu özelliklerden biri bile yoksa o oyuncu 'oyun kurucu' değil, normal bir oyuncudur. 1 numaradır. guard'dır.
kaldı ki takımını yöneten bir forvette pekala oyun kurucudur. hangi pozisyonda ve ne kadar uzun olduğu hiç önemli değildir.
örnek vermek gerekirse; tim duncan ligin en iyi point guard'larından biridir ve aynı şekilde gilbert arenas bu ligin vasat hatta kötü point guardlarından biridir.
bakın oyuncu olarak değerlendirmiyorum. oyunu kuran, yöneten olarak değerlendiriyorum.
arenas'ı hiç bir zaman 'arkadaşlarına talimatlar veren, galibiyet için yapılması gerekenleri yapan, yönetici konumunda göremeyiz. o sürekli sayı atan ve bitirendir.
nash ve kidd'in yıllardır düşük seviyede olan oyuncuları nasıl all-star yaptıklarını gördük.
aynı şekilde şimdi c.paul.
sadece kendilerini değil yanlarında olan arkadaşlarınıda bir (hatta 2.. 3) kademe yukarı çekmeleri point guard'ları point guard yapan özellikleridir.
yıllarca demedik mi tim duncan'ın yanında oynayan dış şutörler kariyerlerinin en iyi şut performanslarını veriyorlar diye.
arenas için böyle veya buna benzer bir şey diyebilir miyiz ?
diyemeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder