Geçen sezonun son haftasında Guiza'nın son dakikalarda Trabzon'a attığı gol sonrasında 5.sıraya inen Galatasaray sezonu beklenenden 15 gün daha erken açmak zorunda kaldı. Bu durum ise zaten Bülent Korkmaz ile devam etmesi beklenmeyen yönetim için -aslında- bir açmaz demekti, fakat yönetimden gelen Rijkaard ve Neeskens hamlesi ile -kabul edelim- bu açmaz, bizlerde ufak çaplı bir şok yaşatmıştı.
Rijkaard yaptığı ilk basın toplantısında takımı nasıl oynatacağına dair sinyallerini vermişti zaten, bu da sezonu zaten Rijkaard şokuyla açan basın için bayağı bir malzeme yaratmıştı. Yazıların klasik döngüsü "Galatasaray'dan Barca olur mu?" üzerindeydi. Günler geçerken Galatasaray ilk yabancı transferini O.Lyon'dan Keita'yı alarak yapmıştı, Football Manager oynayanlar için kağıt üstünde değerli bir transferdi Keita (ki sonradan da kıymeti anlaşılacaktı), oynatılması beklenen 4-3-3'ün öndeki sağ açığı için ideal bir isimdi. Servet Çetin'in Marsilya'ya gitme ihtimaline karşın Beşiktaş'tan sözleşmesi biten Gökhan Zan bedelsiz alındı, bu transfer çok tartışıldı, zira Servet'in parasıyla yabancı stoper alıp, yanına Gökhan Zan'ı yerleştirmeyi düşünen yönetim, Servet'in Marsilya'ya transferinin gerçekleşememesiyle -çok da belli etmeseler de- planlarını değiştirmek zorunda kalmıştı. Ayrıca yerli olarak Bursaspor'dan sözleşmesi biten Mustafa Sarp alındı. Tıpkı Gökhan Zan transferinde olduğu gibi, aslen ilk 18 oyuncusu olarak alınan M.Sarp, sezon başını sakat ve formsuz geçiren Mehmet Topal'dan formayı aldı. Kaleye gelen Leo Franco zaten Adnan Sezgin'in bir önceki sezon arasında bitirdiği bir transferdi. Man. City'den alınan Elano ise sezon öncesi görünen en şatafatlı transferdi. Böylece kağıt üstünde hücumu seven bir takım görüntüsü ortaya çıkmış oldu. Bu arada UEFA'nın Avrupa Lig'i maçları öncesi -bence saçma olan - statüsü gereği önce Kazak ekibi Tobol ile, daha sonra da İsrail ekibi Netanya ve en nihayetinde Belarus ekibi Levadia Talinn ile oynanan maçlar sonucunda Avrupa Ligi'ne geçiş yaptı Galatasaray.
Hazırlık maçı seviyesindeki bu eleme maçları sırasında Rijkaard takımını sürekli bahsedilen 4-3-3 sistemine göre oynatmaya çalışıyordu. Bu maç serisindeki en son seri olan Talinn maçlarının ilkinde Rijkaard, Leo Franco, Sabri-Servet-Gökhan Zan- H.Balta, Ayhan-M.Sarp-Arda, Aydın-Keita-Baros 11 ini sahaya sürmüştü. Turkcell Süper Lig'deki çoğu maçta da Aydın yerine Kewell oynadı. Yani aslında Rijkaard kendi 11'ini Talinn maçında kurmuştu.
Şimdi gelelim sisteme.. Kağıt üzerinde bakıldığında milli takımın defans dörtlüsü, hadi Sabri-G.Gönül değişikliğini düşünürsek, geriye kalan 3 oyuncu milli takımın defans dörtlüsünün 3'ünü oluşturmaktalar. Milli takımın herhangi bir sisteme tabii olmadan oynadığını göz önüne almadığımızda bu dörtlünün aslında çok verimli oynayabileceklerini düşünmekteydi herkes. Fakat unutulan konu, Rijkaard'ın sisteminde bilindiği üzere, defans oyuncularının topla oynamaya yatkın olmaları beklenmekte, fakat stoperlerden ne Servet, ne de Gökhan Zan bu tip topla oynamayı becerebilen oyuncular değiller. Aslında burada Servet'in gidememesi, o parayla da yabancı bir stoper -ki topla oynayabilen birini alabileceklerini farz edersek- alınamaması bu bölge için bir soru işaretini akıllarımıza yerleştirdi. (Son maçlarda da görüldü ki defans kurgusuna yapılan pres Galatasaray defansını tümüyle dağıtabiliyor). Çoğu Galatasaray taraftarının da beklemediği üzere Sabri sezona çok ama çok iyi başladı, bir kaç maç hariç bu üst düzey performansını da göstermesini bildi (Keita'nın da bu konudaki katkısını unutmamak gerek). Hakan Balta'da aslında Euro 2008 sonrası görülen düşüş, eğimi az da olsa devam etmekte. Ayrıca Volkan Yaman'ın da iyi bir yedek olamadığını gören yönetim Caner Erkin'i CSKA'dan kiralamakla bence iyi bir iş yaptı, zira Caner kumaşı iyi ve rotasyona da rahatlıkla girebilecek bir oyuncu.
Orta sahaya geldiğimizde, asıl fırtına burada kopmakta. Yazının başında da bahsettiğim gibi, Mustafa Sarp'ın tabiri caizse, piyangodan çıkması, buradaki denklemleri alt üst etti. Aslında sağlıklı bir Linderoth'un olduğu bir takımda orta saha üçlüsünün Linderoth-Mehmet Topal-Arda (Elano)'dan oluşması beklenirken, Mehmet Topal'ın formsuzluğu ve kronik Linderoth sakatlıkları da işin işine girince, Rijkaard sistemde -zorunlu da olsa- bir değişiklik yaptı. Bu değişiklik aslında ilk 18 oyuncusu olarak görülen Mustafa Sarp ve Ayhan'ın sezon başı üst düzey performanslarından ötürü Linderoth ve Mehmet Topal'ın yerlerini almalarıydı. Önlerinde diri bir Arda ile M.Sarp-Ayhan-Arda üçlüsü ligin ilk haftalarında gayet de güzel iş yaptılar. Fakat Ayhan'ın sakatlığı çarkların bozulmasına sebep oldu, Ayhan'ın yerine çoğu maçta oynayan Elano-Mehmet Topal, beklenen direnci sahaya bir türlü yansıtamadı. Bu da Galatasaray orta sahasının rakip orta sahalara daha kolay teslim olmalarına sebep oldu, bu skora pek yansımasa da oyun olarak taraftarın tatmin düzeyini düşmeye başlamıştı. Ayhan'ın tekrar formayı alması bu direncin istenilen düzeye çıkmasını sağlayamadı, zira bu sırada da Adnan Polat'ın "Takımı onun üzerine kuracağım" dediği kaptanın formsuzluğu baş gösterdi.
Arda, sezona çok iyi başlamasına rağmen performansında Trabzon maçından sonra gözle görülür bir düşme görüldü. Bunun sebebi birden çok olabilir, fakat benim aklıma ilk gelen Arda'yı rahatlatması beklenen Elano'nun bir türlü istenilen düzeye ulaşamaması, bundan dolayı da Rijkaard'ın zorunlu olarak Arda'yı oyunda tutmasıdır. Arda hem sezona erken başladı, hem de yüksek performansını sezon başında gösterince, zaten çok da yeterli olmayan fizik gücü SOS vermeye başladı. Buradan Elano ile devam edelim, Kayserispor maçında attığı mükemmel golle taraftarı ayağa kaldıran Elano, sezon başındaki fizik yüklemeyi kaçırdığından dolayı oyuna beklenen ağırlığını bir türlü koyamadı. Aslında taraftarın önündeki Lincoln örneğinden dolayı Elano'ya gösterilmesi gereken sabır, beklenenden daha az olabilir/olmaya başladı, fakat benim görüşüm biraz daha beklenilmesi yönündedir.
Gelelim sezonun belki de en formda olan hattına, hücum hattı. Keita tartışmasız bu senenin en iyi yabancı transferi olma yolunda adım adım ilerliyor. Belki attığı gollerle Aziza Makakula da biraz öne çıktı, fakat Keita özellikle ASY'deki maçlarda Galatasaray'ın ilk 20-30 dakikadaki öldürücü baskısının ana etmeni olduğundan en iyi yabancı transferi konusunda daha önde diyebilirim. Sabri ile inanılmaz bir uyumu var ve çoğu zaman arka direğe kestiği ortalarla Kewell'i gol pozisyonlarına çok rahat sokabiliyor. Bir önemli özelliği de özellikle Nonda'nın bu seneki artan performansındaki bir numaralı etken olmasıdır. Zira bu ikili çok iyi anlaşıyor, bu da özellikle Baros'un olmadığı 2 aylık sürede beni ve diğer Galatasaray taraftarlarını rahatlatan bir durum. Bu sene performansı artan bir diğer isim de Kewell. Kewell oyun zekası tarafından Alex'le beraber Türkiye Ligi'nde tartışmasız en iyi iki oyuncudan bir tanesidir. Bu yüksek oyun zekası ile tekniği birleştiğinde savunmaları ve kalecileri çoğu zaman çaresiz bırakabiliyor, ayrıca bir not; bu sene sözleşmesi biten Kewell'in sözleşmesinin uzatılması ve en azından Emre Aşık'ın yerine 3.kaptan olması kanaatindeyim, zira Hagi'den sonra camia tarafından bu denli sahiplenilen bir yabancı oyuncu daha görmedim. Ve takımın en ucundaki isim Baros. Geçen senenin gol kralı aslında beklendiği gibi başladı, Fenerbahçe maçına kadar da iyi de oynuyordu, ta ki 2 ay sakatlanana kadar. İşte bundan sonra Galatasaray'ın ligde ve Avrupa'da göstereceği performansın asıl etmeni belirliyor; rakip stoperleri sürekli yıpratan Baros'un yerine Nonda-Kewell-Elano üçlüsünden oynayacak oyuncu bu görevi ne kadar iyi yapabilir? Bir ikinci durum da Baros sakatlığı atlattıktan sonra formuna ne zaman kavuşabilir? Galatasaray'ın bu seneki kaderini bu bahsettiğim 2 sorunun cevabı belirleyecek..
Peki Galatasaray ne yapar? Avrupa'da işler tıkırında gibi. Deplasmandaki Pana galibiyeti zaten işi %90 oranında bitirmişti Galatasaray için, bu kadronun da zaten bu gruplarda takılması futbol açısından bir mucize olurdu. Önemli olan sonrasında ne olacağı? Galatasaray Avrupa'da ekolü olan ülkelerin takımlarıyla, yani İngiltere, İtalya,Hollanda, İspanya gibi ülkelerin takımlarıyla daha maç yapmadı, daha kontrollü oynayan ve kadro yapısı Galatasaray'a yakın takımlar işimizi zorlaştırabilir. Bundan sonrası da zaten kurada gelebilecek takımlara ve bizim form durumumuza bağlı bir olay. Ligde durum aslında daha belirgin bir hal aldı, Beşiktaş'ın da üst üste kazanmasıyla Fenerbahçe ve Galatasaray zirvede kendilerini yalnız hissetmeyecekler. Galatasaray derbileri bitirdi, fakat Bursa ile oynanacak maçı var, Fenerbahçe ise kağıt üstünde zor deplasmanları geçti, fakat sadece Galatasaray derbisini oynadı, aslında Galatasaray'ın Anadolu takımlarıyla yapacağı maçlar zirvenin gidişatını belirleyecek. Çünkü Fenerbahçe'nin bu kadro yapısıyla bu tip tansiyonu yüksek derbileri daha rahat oynayabileceğini düşünüyorum..
Son bir soru, ara transfer döneminde ne yapmalı? Maçlarda da görüldüğü üzere yabancı bir stoper almak artık farz oldu. İspanya veya İtalya takımlarından alınabilecek bir stoper hem Leo'nun işini kolaylaştıracak hem de bizim o topu oyuna sokmadaki eksikliğimizi bir nebze olsun giderecektir. Orta saha için Linderoth ve Mehmet Topal'ın durumu belirleyici olacaktır, eğer ikisi de sakatlanmazlarsa buraya bir transferin mantıklı olmayacağını düşünüyorum.. Forvet hattı için denilecek pek bir şey yok, iyi oynuyorlar,belki Baros'un form tutma durumuna göre bir forvet oyuncusu alınabilir, fakat Galatasaray'a uygun, rotasyonu sorun etmeyecek ve maliyeti düşük bir yerli oyuncu pek fazla bulunmamakta, belki Hasan Kabze düşünülebilir.
2 yorum:
Bence galatasaray ın en büyük sorunu orta sahası. çok koşan bir orta saha gibi gözükse yaratıcılığı sınırlı oyunculardan kurulu.
kendi blogumda bu konuyla ilgili yazdığım yazıyı okuyabilirsiniz;
http://scarfaroundmyneck.blogspot.com/2009/10/total-futbol-v101.html
Aslında ben eğer orta sahada bir sorun varsa bunun yaratıcılık eksikliğiyle alakasından çok, Rijkaard'ın istediği seri ve yerine giden paslaşmaları yapan oyuncu eksikliğiyle alakalı olduğunu düşünüyorum.. Orta saha oyuncularından istenen defanstaki topu alıp, seri bir şekilde kanatlara veya ileri uç elemanına(ki burada yaratıcı oyuncuya ihtiyacımız var bizim) aktarmasıdır. Fakat Mustafa Sarp, Ayhan ve Mehmet Topal bu işi yapamıyorlar ki ilerideki yaratıcı oyuncular (ki Arda, Elano) geriye istenilen sıklıkta dönmedikleri müddetçe pres yememiz ve bunun sonucunda gol görmemiz de olası oluyor. Yaratıcı oyuncuların geriye dönmemesi de zaten orta sahadaki o çok koşan gibi gözüken orta saha oyuncularının da topu eveleyip gevelemelerine neden olmakta.
Yorum Gönder