16 Aralık 2009

Sturm Graz: 1 Galatasaray: 0 | No Forvet !




Kalede Aykut'u görmemle bütün hevesim kaçtı aslında maç için, günler öncesinden Ufuk'u izlemek için bekliyordum. Fakat Rijkaard tercihini Aykut'tan yana kullanarak terse yatırdı bizi. Gayet aslardan yoksun olarak çıkan kadroda Servet Çetin ve Keita dışında olağan 11'den bulunan isim yoktu. Haliyle oynanan oyuna etki etti bu durum.

Geriden başlayalım, zaten yeterince beceriksiz olan Sturm Graz ofansif hattı karşısında fazla zorlanmasada iyi bir maç çıkardı Aykut. Yediği golde ilk pozisyonu çıkarmasına rağmen kağnı defans hattı sayesinde Beicher'ın vuramadığı top gol oldu. Cidden kötü bir vuruştu ama Aykut'un yerde olması hatasını telafi etmek yerine oturup pozisyonu izleyen Servet'te eklenince topun tıngır mıngır kaleye gidişini seyretmek zorunda kaldık. Caner Erkin; içeri bindirdiği kadar kanada bindirseydi belki ceza sahasına kesilecek toplardan bir tehlike yaratma şansı doğabilirdi. Fakat o ısrarla sol bekten ceza yayına bindirmeyi tercih etti ve her seferinde hüsrana uğradı. Servet bu gece akıl almaz derecede konsantrasyonsuz oynadı ve kendinden beklenmeyecek bir performans sergiledi. Takımda bulunan 2 as adamdan biride bu şekilde ekarte olunca işler iyice çıkmaza girdi. Emre Aşık için söyleyecek fazla bir söz bulamıyorum, keşke seni daha fazla seyretme şansımız olsa tam bir profesyonel, hele sağ taç çizgisinin kenarında kendine bir faul yaptırışı vardı ki ikinci yarıda, sanki Popescu var sahada. Yaşına rağmen sergilediği performansla helal olsun dedirtiyor kendine. Alparslan Erdem Rijkaard'ın beklerarası seyahat programına katılan 2. futbolcu ünvanını elde etti. Solbekte Uğur izliyorduk şimdi bir de sağbekte Alparslan gördük, daha da ölürsek gözümüz açık gitmeyiz artık. Ayhan Akman, sen dikine top attığın gün bizim buralarda davullarla zurnalarla kutlayacaklar bilesin. Birara resmen yana döne Keita'yı arıyordu pas vereceğim diye solda eğer Serdar tribünden birine el sallamıyorsa eğer, bomboş bir şekilde Ayhan'dan pas istiyordu fakat Ayhan yemin etmişti bir kere ya Keita, ya hiç. Birileri Serdar Eylik'e pas atsaydı belki güzel şeyler yapacaktı o da ama Caner içeriye bindirmeyi tercih edince orta sahadaki adamlar pas vermek için çoğunlukla Keita'yı arayınca kayboldu gitti sol açıkta kendisi. Barış çalıştı çabaladı ama takımda bir numara olmayınca kayboldu gitti o da ortalarda. Gelelim Keita'ya, ortalık ona kalınca aldı sazı eline çaldı da çaldı. Fakat söyleyecek adam bulamayınca kendisiyle beraber tek başına çalmakla yetindi maalesef. Aydın'la Linderoth'a keşke sahaya çıkmadan önce futbolu şöyle ana hatlarıyla bir anlatsalarmış; bu top bu kale bunu buraya atacağız, sizle aynı renktekilere pas verebilirsiniz. İkiside biz niye burdayız, napıyoruz dercesine duruyordu sahada. Hele karşı karşıya kaçırdığı bir pozisyon vardı ki Aydın'ın, Tribündergi'den geldi en güzel yorum pozisyonla ilgili; "Aydın'ın kaçırdığını Guiza atardı yahu.O pozisyon kaçar mı Aydın!" Çetin Güngör vardı birde merakla beklediğimiz, fakat onu da fazla görme şansımızı olmadı. Fazlasıyla heyecanlı gözüküyordu ama yine de sağdan bindirmeye çabaladı oyunda olduğu zaman içerisinde.






Forvetsiz gidilen bir Avusturya macerasında Aydın'la Keita'yla gol aramanın sonucunda bişey bulamadık haliyle. 11 maçın ardından Avrupa'da alınan yenilgi bir yana, Avrupa maçlarında deplasmanda yakalanan 10 maçlık seri bir yana, maç kazanılsa gruptan 16 puanla çıkarak Türkiye tarihinde Avrupa'da grup maçlarında en çok puan toplayan takım ünvanını almak bir yana, Türkiye'deki herhangi bir takımın Avrupa'da maç kaybedecek puan kazanmayı elinin tersiyle itecek, ülke puanını göz göre göre heba edecek kadar lüksü var mıdır? O da bir başka yazı konusu olsun...

Hiç yorum yok: